Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı- TEPAV’ın İstihdam İzleme Bülteni düzenli olarak takip ettiğimiz bir bülten. SGK verilerinin yayınlanmasını takiben TEPAV tarafından düzenli olarak yayınlanması öngörülen İstihdam İzleme Bülteni, SGK verilerinin bir araya getirilerek kayıtlı istihdama ilişkin büyük resmin ortaya konmasını, ayrıca istihdamın kısa ve orta vadeli eğilimlerinin tespit edilmesini hedefliyor. Bültende “Sigortalı ücretli istihdamı, kadın istihdamı, işyeri, esnaf, çiftçi ve kamu çalışanı sayısında aylık ve yıllık en fazla artış gösteren iller ile sektörler ve işsizlik ödeneğine başvuran ve ödenek alanların sayısı en fazla artış gösteren iller” verilerinin yer alması öngörülüyor. Tüm bu veriler bir durum analizi ve gelecek öngörüleri ve buna bağlı çözüm üretme imkanı anlamında çok önemli.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Temmuz 2016 verileri kullanılarak hazırlanan bültenin 55. sayısı yayımlandı. Bültene göre KOBİ’lerde istihdam edilen sigortalı çalışan sayısı Temmuz 2015 – Temmuz 2016 arasında 10 bin, Haziran 2016 – Temmuz 2016 arasında ise 272 bin azaldı. Yani, geçtiğimiz 12 ayda KOBİ’lerdeki istihdamda 10 bin sigortalı çalışan azalırken, sadece 2016 Temmuz ayında, bir ayda sigortalı çalışan sayısı 272 bin azalmış. Rakamlara dikkatle bakmanızı isterim. Özellikle en çok azalmanın olduğu 10 temel sektör içinde 4 tanesinin üretim ve imalat sektörü olması çok önemli. Bir sektörde istihdam hızlı bir şekilde azalıyorsa o sektörde ciddi bir sorun var demektir. Ekonomisi üretim ve imalat yapan KOBİ’lere bağlı bir ülke olarak imalat sanayindeki bu istihdam düşüşü tehlikeli bir durumdur. Hükümetimiz bu tehlikeyi hızlı gördü ve acil bazı eylem planları, yeni bir teşvik mantığı ile gündemi olumluya dönüştürmeye başladı. KOBİ’ler ülke ekonomisinin omurgasıdır. Çünkü KOBİ’lerin çoğu ihracat odaklıdır. Yani, ülkenin cari açığını kapatacak yegane enstrüman KOBİ’lerdir.
Gençlerimiz memur olma cazibesine kapılıp üretimden uzaklaşıyor
2015-2016 verilerine baktığımızda genel sigortalı çalışan anlamında bir önceki yıla göre 167 bin artış var. Kamu çalışan sayısında ise 124 bin artış var. Kamuda hızlı bir şekilde devam eden memur alımları ve Türkiye’nin bir memurlar ülkesi olma yolunda ilerlemesi geleceğimiz açısından endişe veriyor. Çünkü ekonomisi güçlü devletler girişimcilerinin çokluğu ile bu noktaya gelmişler. Gençlerimiz zorlu ekonomik piyasalar karşısında memur olmanın cazibesine kapılmakta ve üretimden uzaklaşmaktadırlar. Öte yandan 2015-2016 yılında esnaf sayısı 53 bin azalırken, yine kayıtlı çiftçi sayısı da 99 bin azalmıştır. Yani, memur sayısı sürekli artarken ülkenin girişimci sayısı, esnaf sayısı, üretim ve imalattaki KOBİ’lerin istihdamı önemli bir azalma göstermiş. Gittikçe memurlaşan bir ülkede ülkenin zenginleşmesini, cari açığın kapanmasını, vergilerle bütçenin zenginleşmesini kim sağlayacak? Bu ülkenin döviz kaynağı ihracatçıları sayesindedir. Bu ülkenin cari açığının kapanması ihracata dayalı üretim yapan KOBİ’lerin sayesindedir. Bu ülkenin hizmet için topladığı verginin artmasının nedeni esnaftır, çiftçidir, girişimcileridir. Eğer bu ülkenin girişimcisi, esnafı, çiftçisi, sanayicisi, ihracatçısı, üreticisi bu sektörlerden çıkarsa, ülkenin geleceği olan gençler girişimci olmak, katma değer yaratmak yerine, birer memur olma yarışına girerse, ülkemiz hangi insan kaynağıyla ve nasıl bir ekonomik modelle Dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girecek? Bu zenginliği kim, nasıl yaratacak?
Türkiye, özel sektör ile ekonomik sınavdan başarıyla çıktı
2008-2009 küresel finans krizi son 100 yılda dünyanın gördüğü en ciddi ekonomik krizlerden biriydi. Gerçekten hala bu kriz atlatılamadı. Dünya 2008 öncesi küresel ticaret hacmine hala ulaşamadı. Bu krizin büyüklüğünü sosyal ve siyasal sonuçlarıyla da görüyoruz. Son yılarda yaşanan Arap Baharı, Kuzey Afrika’daki sosyal ve siyasal hareketler, iç savaşlar, Suriye’den Yemen’e kadar yaşanlar… Tüm bunların arkasında 2008 küresel finans krizinin rolü vardır. Gerek bu bölgelere yakınlığından dolayı, gerekse bu bölgelere olan büyük ticaretinden dolayı Türkiye bu yangınların arasında kalmıştır. Ekonomimiz ciddi zarar görmüştür. Sadece bu bölgelere olan ihracatımız değil, aynı zamanda pazarlarımıza giden yollar da zarar görmüştür. Her şeye rağmen Türkiye makro bütçe yapısından taviz vermemiş ve bu sınavı Avrupa’nın iflas ilan eden devletleri göz önünde tutulduğunda iyi vermiştir. Ve unutulmaması gereken bir şey var ki, eğer Türkiye 2008 krizini birçok gelişmiş ülkeye göre daha kolay atlatabildiyse ve sosyal, siyasal ve ekonomik istikrarını sağlayabildiyse bunun arkasında özel sektörün ekonomiye verdiği güç vardır. Eğer özel sektörün, KOBİ’lerin dünya ile rekabet eden o gücü olmasaydı bu kriz atlatılamazdı. İşte bundan dolayı güçlenen bir memur devlet değil, güçlenen bir girişimci devlet, özel sektörün çok güçlü olduğu bir Türkiye, ekonomisiyle de demokrasisiyle de dünyanın ilk 10 ülkesi içinde olacaktır. Vizyon bu olmalıdır.
Biz iş dünyası gerçekçi bir camiayız. Bardağın yarısı bizim için hep doludur. Yani, umudumuzu asla kaybetmeyiz. Ama bardağın yarısının boş olduğu gerçeğini de asla unutmayız. Bundan dolayı zaman zaman gündeme getirdiğimiz eleştiriler bir umutsuzluk veya karamsarlık yaratma çabası değil, aksine sorunlarımızı görüp tedbir alma çabasıdır. Biz kendimize, kentimize, devletimize ve milletimize güveniyoruz. Tüm bunları yapabilecek gücümüz olduğunu bildiğimiz için bunları söylüyoruz. Yeter ki sanal gündemlerden sıyrılıp, kendi gerçek gündemlerimize odaklanalım. Yeter ki 29 Ekimlerin, 15 Temmuzların ruhunu yaşatalım ve birlik olalım, tek yürek olalım. Bu vesileyle bizlere en umutsuz anda bile neler başarılabileceğini gösteren atalarımızı, şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyor, tüm Mersinlilerin, milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı en içen dileklerimle kutluyorum.