Geçtiğimiz hafta Mersin milletvekilimiz ve Kalkınma Bakanımız Sayın Lütfi Elvan’la, Bakanlık yetkilileri ile daha önceden planladığımız bazı projeleri yeniden istişare ettik. Değişen şartlara göre bazı planları revize ettik. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin iş camiası olarak ağlayan, şikayet eden ve suçlu arayan bir camia olmadık. Ya da, bazı projelerimiz kısa veya uzun bir süre beklemeye alındı diye, yarım kaldı diye bunlardan vazgeçen veya pes eden de olmadık. Bu anlamda Mersin için, Mersin ekonomisinin, refahının ve sosyal yaşam kalitesinin yükselmesi için gereken projelerden ne pahasına olursa olsun vazgeçmemiz mümkün değildir. Onun için, “yıllardır uğraşılıyor ama bir sonuç çıkmıyor” gibi eleştiri ve yorumları bir pes etme olarak görüyoruz. Eğer Lojistik Merkez, Tarım-Gıda Teknoparkı, yeni teknoloji temelli Endüstri Bölgeleri, yeni OSB alanları, Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi veya Serbest Bölge Genişleme alanı gibi projeler kentin geleceği ise, istihdamın, ihracatın ve katma değerin yaratıcısı ise, bunlardan ne pahasına olursa olsun vazgeçmek mümkün değildir. Geçen süre büyük bir kayıptır ama zararın neresinden dönülse kardır. Bu anlamda Sayın Bakanımız konunun farkındadır, Sayın Mersin Valimizle üçlü bir uyum içinde; iş camiamız, Valiliğimiz ve Kalkınma Bakanlığımız yeni bir atılımın içindedir. Bu da bize yeni umutlar vermiştir. Geçtiğimiz hafta Sayın Bakanımız bizi bakanlıkta ağırladı ve tüm ekibi ile yukarıda bahsedilen omurga projeler başta olmak üzere birçok konu konuşuldu. Sadece Bakanımız değil, ekibi de konulara vakıf ve hissettiğimiz başka bir kararlılık var.
Dediğimiz gibi, projelerin hayata geçmemesinde tek bir suçlu aramak en kolaycı çözümdür. Bu anlamda 2008 küresel finans krizinden bu yana ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın ender yaşadığı olaylara, sorunlara tanık olduk. Gerçekten ülke olarak zor bir süreç geçirdik. 2008 krizi sonuçları hala hissedilen Arap Baharı’nı yarattı. Pazarlarımız elimizden gitti. Pazarlara ulaştığımız yollar elimizden gitti. Güney sınırımızda bir savaş başladı ve bizi de kısmen içine çekti. Bu bölgede küresel oyunları kabul etmeyen Türkiye, içerde terörle cezalandırıldı. Ardından, ardı ardında gelen yerel, genel seçim ve referandumlar. Tüm bunlar ekonomiyi ister istemez gündemin altına attı. Ekonomi konuşamaz olduk. Ardından gelen ve tarihimizin gördüğü en hain ve alçak girişim olan 15 Temmuz Darbe teşebbüsü…
Yani, 2002 ve 2008 arasında dünyada büyüme rekorları kıran bir Türkiye, ihracatını katlayan bir Türkiye, demokrasi ve insan haklarında devrimsel toplumsal gelişme ve uzlaşmalar yakalayan bir Türkiye…
Yani, ekonomi ajandanın ilk maddesi olduğunda ülkenin diğer sorunlarının da çözümü olduğunu gördük. İşte bundan dolayı ne kadar büyük sorunlarımız olsa da, eğer ekonomiyi ilk gündem yaparsak, ülkenin ekonomisindeki artan refah beraberinde diğer olumlu gelişmeleri de getiriyor, refahı getiriyor, toplumsal huzuru getiriyor… Eğer 2002-2008 arasındaki o olağan üstü ekonomik sıçrama olmasaydı, İMF’ye sıfırlanan borcumuz olmasaydı, bugün güneyimizdeki küresel oyunlara bu kadar güçlü müdahale edemezdik. Sesimiz bu kadar gür çıkmazdı, milyonlarca sığınmacıyı kabul edecek gücümüz olmazdı. Terörle etkin mücadele edemezdik.
“Mersin, dünyadaki gelişmelere soyut tutulamaz”
Bazı okuyucularımız bir Mersin’den, bir Türkiye’den bir dünyadan konuşuyoruz diyebilir. Dünyaya entegre bir Mersin dünyadaki gelişmelerde soyut tutulamaz. “Şangay’ın, Paris’in, Londra’nın, New York’un gerçekleri bizim de gerçeklerimizidir” demiştim bir yazımda. Bu anlamda mikro anlamda, kent bazında konuştuğumuzda, Mersin’in projeleri hayata geçerse sadece Mersin değil, ülke ekonomisi, ülke ihracatı, ülke istihdamı, ülke refahı bundan payını alır. Mersin Serbest Bölgesi’nin genişleme alanı bu anlamda sadece ve sadece yüksek teknolojili üretim yapan firmalara tahsis edilmelidir. Dünya pazarlarının gereği budur. Endüstri 4.0 Sanayi Devrimi’nin getirileri ile ileri teknoloji, başta sanayi olmak üzere bir çok alanda etkisini hızla göstermeye başlamış ve buna paralel olarak ticaretin de kuralları değişmiştir. Ülke olarak bu değişime kayıtsız kalmamak ve bu değişimin bir adım önünde olmak için sadece “Serbest Bölge”ler yerine artık “Yüksek Teknoloji Serbest Bölge”leri oluşturmak gerekmektedir. İşte bu nedenle ileri teknoloji üretimi yapacak ihracatçı imalat firmalarının yer alacağı “İleri Teknoloji Serbest Bölgesi”ni Mersin’e kazandırarak, daha önce birçok görüştüğümüz ve böylesi yatırım alanları olmadığı için o dönemde Mersin Serbest Bölgesi’ne gelmeyi anlamlı bulmayan Boeing, HP ve zırhlı araç üretimi firmaları gibi dünya devlerini tekrar ilimize geri getirmeliyiz.
“Küme oluşturacak yatırım alanlarına ihtiyaç var”
Öte yandan yeni Yüksek Teknolojili Endüstri Bölgeleri ve yeni OSB yatırım alanları, Sanayi yatırımlarının olmazsa olmazıdır. Bilindiği üzere dünyada ve Türkiye’de Endüstri 4.0 aşamasına geçilmiştir. (İleri teknolojili robotik ve bilgi teknolojileri kullanan tesisler). OSB modeli veya benzeri yöntemlerle planlanmış bölgelerde küme oluşturacak şekilde yatırım alanlarına da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bölgelerde yatırım yapacak işletmeler için teknoloji kriteri getirilmesi önerilmektedir. Bölgede sadece yüksek teknoloji ve orta yüksek teknoloji ile üretim yapacak firmalara yer verilmesi diğer bir öneridir. Bu bölgelerde OSB kurulabileceği gibi Bakanlığın özel endüstri bölgesi ilanı edilerek de yatırım gerçekleşebilir. Tüm bunları Sayın Bakanımızla detaylandırdık. Öte yandan Agro park olarak bilinen, Tarım Gıda Teknoparkı masaya tekrara yatırılan konuydu. Mersin ili, Türkiye'nin meyve üretiminde % 11'lik pay ile1’inci, sera üretiminde % 16’lık payı ile 2’nci ve sebze üretiminde % 7’lik payı ile 3’üncü sırasında yer almaktadır. Bu denli önemli olan tarım sektörünün Mersin ilinde daha gelişmesi, tarıma dayalı sanayi ve ürünlerin ulusal ve uluslararası ticaretine katkı sağlanması, tarımı teknolojik temellere taşıması ve ülkenin tarım sektöründeki dışa bağımlılığının azaltılmasında etkin rol alacak olan Agropark’ın Mersin'de kurulması uzun süredir amaçlanmaktadır.
“Tüm sektörlerin ortak paydası ileri teknoloji”
İster tarım-gıda, ister lojistik, isterse sanayi olsun sonuçta hepsinin ortak paydası ileri teknoloji ve endüstri 4.0’ın gerektirdiği şeyler. Bu anlamda MTSO olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına sunduğumuz ENDÜSTRİ 4.0 EĞİTİM VE UYGULAMA MERKEZİ Projemiz bu projelerin payandası olacaktır. Proje ile Endüstri 4.0 Sanayi Devrimi’nin yarattığı akıllı imalat sanayiye geçen, ileri teknoloji ile yenilikçi ürün tasarlayan ve yüksek verimlilik ile ürün üretebilen ve bunun sonucunda yeni pazarlara erişim sağlayarak küresel değer zinciri içerisinde yer alabilen Mersinli sanayi firma sayısının artması, ithalata dayalı üretimin azalması, Endüstri 4.0 sanayi reformunun getirileri ile oluşacak olan yeni meslek dallarına yönelik insan kaynağının endüstri 4.0 ekosisteminde yer alan makine-ekipmanlar ile donatılmış olarak proje kapsamında kurulacak olan “MTSO Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi”nde teorik ve pratik uygulamalı eğitimler ile yetiştirilmesi, ileri teknoloji tabanlı sanayi kümelenmesinin oluşturulması ve üçlü sarmal modeli (Üniversite, özel sektör, kamu) ile “Endüstri 4.0 Akıllı Sanayi Platformu”nun kurulması projenin temel amaçlarını oluşturmaktadır.
İşte hayalimiz ve hedefimiz… Biraz kararlılık, biraz vizyon, biraz kent ve ülke sevgisi bunları gerçekleştirmeye yeter…