Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Türkiye’nin mutlaka ölçek ekonomisini yakalayarak minimum maliyetle maksimum kazanç elde edeceği sisteme geçmesi gerektiğini söyledi. Düşük teknoloji, orta, ileri teknoloji demeden her alanda üretim yapılması gerektiğini vurgulayan Uzunoğlu, “Bizim her koşulda her teknoloji düzeyinde üretim yapmamız lazım. Türkiye’nin başka hiçbir çıkışı yok. Biz, tüketmeyip tasarruf edeceğiz. Üretip satacağız” dedi.
MTSO Komite Üyeleri için bu yıl 3’üncüsü düzenlenen MTSO Komiteleri Kampta Organizasyonu çerçevesinde Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, referandum sonrası Türkiye ekonomisini değerlendirerek gelecek projeksiyonu çizdi. Konuşmasında ağırlıklı olarak üretimin önemine dikkat çeken Uzunoğlu, son dönemlerde artan kredi desteklerini hatırlatarak bu kredilerin konut, araç gibi yatırımlar yerine üretimde kullanılması gerektiğini vurguladı. Sanayi yatırımlarının artması gerektiğine değinen Uzunoğlu, “Firma sanayi yatırımı yaparken dövizle borçlanmış olabilir. Diyelim 5 yıl yatırım yapmış, 500 milyon dolar borçlanmış. Kur farkı zararını 1 yıla yüklemeyin, bilançolarını bozarsınız. Her yıl yaptığı yatırımı bölün bu yatırımı destekleyin. Ülkenin üretime ihtiyacı var” dedi.
“Azalan kar kriz üretir”
Ancak Türkiye’de son dönemlerde sanayi yatırımları yerine trend olan sektörlere yatırımın arttığına dikkat çeken Sadi Uzunoğlu, hemen herkesin aldığı kredilerle cafe açmaya çalıştığını, bijuteri ya da kozmetik dükkanı açtığını söyledi. Bir sektördeki firma sayısının artmasıyla birlikte karların azalmaya başladığını, azalan karın da kriz ürettiğini ifade eden Uzunoğlu, “Karlar düşerse birilerinin sektörden çıkması lazım. İnovatif olmayan, verimli çalışmayan, işini doğru planlamayan, stratejisi olmayan bir firmanın sistemden çıkması lazım. Peki, biz ne yapıyoruz? Ucuz kredi vererek batmaların önüne geçiyoruz. Böyle olunca da verimsiz çalışan işletmeleri de ayakta tutmaya çalışıyoruz ve o işletme 100 TL ile batacakken 50 TL de kredi aldığı için 150 TL ile batıyor ve beraberinde birçok şirketi de batırıyor. Kredileri bu nedenle mutlaka daha verimli alanlar için kullanmalıyız” dedi.
“Tarım ve hayvancılıkta da ölçek ekonomisi yakalanmalı”
Benzer şekilde tarımda hayvancılıkta da üretimin artırılması, ölçek ekonomisinin yakalanması gerektiğini vurgulayan Uzunoğlu, bu alanda yaşanan gelişmeleri ise şöyle özetledi:
“Tarımda fiyatı düşüren turizmdeki gelişmedir. Çünkü gelen turiste açık büfe yemek veriyorsunuz. Turizmi geliştiremediğimiz sürece biz domatesi önümüzdeki yıllarda 40-50 liraya yiyebiliriz. Turizmin gelişmesi ile birlikte Türkiye geçmişte tarım sektöründe ölçek ekonomisini yakalamıştı. Antalya’da o dönemde 2 bin 500 domates serası kurularak uygun fiyatla gübre, tohum alarak maliyetleri aşağı çekmişti. Ama bugün turizmin gerilemesiyle tarım, ölçeğini kaybetmeye başladı. Şu anda eski kapasiteyle çalışan Antalya’daki sera sayısı 900 civarına indi. Bu da büyük çoğunluğun ölçek ekonomisini kaybettiğini gösteriyor. Köylüye 9 milyar TL doğrudan gelir desteği aktarıp tembelleştiriyoruz. Onun yerine çiftçiyi destekleyip üretimi artırmalıyız.”
Hayvancılıkta da et fiyatlarının düşürülmesi için Tarım ve Kredi Kooperatifleri’nin doğru kullanılmasının önemine değinen Uzunoğlu, “Millete verdiğimiz faizsiz krediyi Tarım Kredi Kooperatifleri’ne aktararak damızlık hayvanları uygun rakamlarla getirmelerini sağlayıp, burada sağlıklı bir üretim gerçekleştirerek satış garantisi verilebiliriz. Bu yöntemle tavukçulukta ihracatçı konumuna yükseldik. Neden kırmızı ette de yapamayalım? Artık akılcı projeler üretmeliyiz” dedi.
“Keşke SEKA’yı özelleştirmeseydik”
SEKA’nın özelleşmesine de değinen Sadi Uzunoğlu, SEKA’nın oluklu mukavva ürettiğini hatırlatarak, “Yani ambalaj malzemesi üretiyordu. Bugün eğer devlet ucuz ambalaj verseydi tarımda, ihracatta tüm dünyayı devirebilirdik” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin 2000 ile 2016 yılları arasında inanılmaz bir döviz girişi yaşadığını hatırlatan Uzunoğlu, bu dönemde dışarıdan çeşitli vesilelerle 530 milyar doların üzerinde para girişi olduğunu anlattı. Ancak bu para ile Türkiye’nin dünyadaki sıralamasının ancak 19’dan 18’e yükseldiğini kaydeden Uzunoğlu, “Bu rakamla 25-26 tane nükleer santral, 530 tane Marmaray Projesi yapabilirdik, çok daha fazla üretip çok daha fazla kazanabilirdik ama olmadı” dedi. “Peki, bu dönemde ne oldu?” sorusunu yönelten Uzunoğlu şu yanıtı verdi:
“Dışarıdan 530 milyar dolar ülkemize gelmesi çok güzel ancak bir bakıyoruz 2002-2012 yılları arasında enflasyon yüzde 124 artarken kur, yüzde 24 artmış. Yüzde 124’lük enflasyon olan yerde niye ihracat ile uğraşılsın. Kur yükselmiş ve zaten sattığımı 1 dolara satıyorum. Ne kazanıyorum? Cirom yüzde 24 artıyor ama aynı ürünü içeriye satarsam yüzde 124 kazanıyorum. Aynı şekilde içeride üreticiyim diyelim yerli ürün alsam maliyetim yüzde 124 artıyor, dışarıdan alırsam maliyetim yüzde 24 artıyor. O zaman dışarıdan alır içeri satarım. Yani ithalata bağımlı hale geldik. Bizim kurtuluşumuz üretim yapıp ihraç etmemizle olur” ifadelerini kullandı.
Daralan sektörlerin rahatlaması için bu dönemde uygun faizli nefes kredilerinin verildiğini hatırlatan Uzunoğlu, bu kredilerle ağırlıklı olarak konut ve lüks araba alınarak verimsiz kullanıldığını bildirdi. Kimsenin öz sermayesinin kalmadığını, yeni yatırım yapılmadığını ifade eden Uzunoğlu, “Yeni yatırım olmayınca verim düştü, makineler yıprandı, hata oraları arttı ve gecikmeli üretimler başlayınca mesai ödenmesi gerekti” dedi. Alınan kredilerin yatırıma, teknolojiye yatırılması halinde sorun yaşanmayacağını kaydeden Uzunoğlu, “Ancak bu paralar inşaat sektörüne gitti. İnşaat sektörüyle büyümek demek bir kartalı alıp kümese koyup tavuk irtifasında beslemek demektir. Kartal, tavuk irtifasında beslenmez. Bunu yaparsanız gelinen sonuç budur. Bol miktarda konut, bol miktarda AVM oluşur. 2 yıl önce 360 adet AVM vardı şu anda 400 AVM’ye ulaştık” diye konuştu.
“İşinize sahip çıkacaksınız”
Türkiye’nin ekonomi profilini özetlemesinin ardından MTSO Komite Üyelerine çeşitli tavsiyelerde de bulunan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu şunları söyledi:
“Dünyada dolar likiditesi azalıyor. Tüm ülkeler devalüasyon yaptı. Bizim yüksek borcu çevirebilmemiz için dövize ihtiyacımız var. Uzun vadeli düzgün yatırıma ihtiyacımız var. Eğer değişiklik yapmazsak varlık fonu ile de çözüm üretemeyiz. Bu para üretime gitmez yine inşaat sektörüne giderse sorun büyür. Türkiye’de toparlanma yavaş olacak gibi gözüküyor. Gecikmeli ve yavaş olacak. Riskler aynen devam ediyor. Bu dönemde işinize sahip çıkacaksınız, işten nasıl para kazanırım, verimliliği artırırım, işimi elimde tutarımın yollarını arayacaksınız. Dünya korumacılığa doğru gidiyor. Gerekirse burada bir işletmeniz mi var? Bu yatırımın bir bölümünü korumacı ülkelere taşıyacaksınız. Borçlanmayın ve bu dönemde mutlaka likitte kalın.”