Kalıntı sorununun uluslararası sahada rakibi elemek için bir silah olarak kullanıldığı günümüzde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) kalıntı sorunu ve gıda güvenliği konuları her yönüyle ele alındı. Uzmanlar; Bakanlık, üretici ve alıcının uyması gereken kuralların yerine getirilmesi halinde kalıntı sorunu yaşanmasının mümkün olmayacağı görüşünde birleşti.
MTSO Avrupa Birliği Bilgi Merkezi tarafından ‘Avrupa Birliği’nde Gıda Güvenliği ve İzlenebilirlik’ Konferansı düzenlendi. Konferansta bakanlık yetkilileri ve ziraat mühendisleri iyi tarım uygulamaları konusunda bilgi verirken bu kez bir farklılık yapılarak iç hastalıkları uzmanı ve bir diyetisyen de programa dahil edilerek kalıntıların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle nasıl mücadele edilmesi gerektiği konuları da derinlemesine irdelendi. Konferansın açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, “Bugün hepimizi ilgilendiren bir konu olan zirai ilaçların, üretici, ihracatçı ve insan sağlığına zararlarını konuşmak üzere bir araya geldik” dedi. Tarım ürünlerinin gönül rahatlığıyla tüketilemediğini ve ihraç edilemediğini anlatan Çakır, “Ülkemizin tarımsal gücünü maalesef yeterince kullanamıyoruz. Bunun en önemli sebebi de tarım ilaçları” diye konuştu. Daha çok üretmek adına doğanın dönüsünün bozulduğuna dikkat çeken Çakır, yaşanan sıkıntının daha çok ilaç ve gübre ile telafi edilmeye çalışıldığını bunun da kirlenen topraklar, ihraç edilemeyen kalıntılı ürünler ve sağlığı bozulan insanları beraberinde getirdiğini söyledi.
Özellikle ihracatta önemli sorunlar oluştuğunu ve ülkelerin önemli ekonomik kayıplar yaşadığını vurgulayan Çakır, “Artık savaşlar yalnızca silahla yapılmıyor. Ürettiğiniz ürünleri sattırmayarak da sizinle savaşıyorlar. Bu nedenle kalıntı ile mücadelede herkesin taşın altına elini koyması önem taşıyor” ifadelerini kullandı. Mevcut durumda yaşanan bazı sıkıntılara da değinen Çakır şunları söyledi:
“Şu anda yürürlükte olan ancak istendiği gibi çalışmayan reçeteli ilaç sistem değişmeli. Bu sistemle yanlış ve fazla ilaç kullanıldığını düşünüyoruz. Bir diğer beklentimiz ise bölgemizde çok olan ve fazla ilaca maruz kalan sert çekirdekli meyvelerin biyoteknik ilaçla mücadele sistemine alınması. Amacımız toprakları çoraklaştırmadan sağlıklı ürün yetiştirip ihraç etmek.”
Şahin: “Doğru mücadele ile kalıntı sorunu yaşanması mümkün değil”
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Murat Şahin ise Türkiye’de tarımsal üretimde zirai kalıntı ile mücadele ve ihracata etkilerini anlattı. Herkesin üzerine düşen görevi hakkını vererek yapması halinde kalıntı sorunu yaşanmasının mümkün olmayacağına dikkat çeken Şahin ardından yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.
Toplam üretimin yüzde 5-6’sının ihraç edildiğini, ancak kalıntı sorununun içeride de insan sağlığını tehdit ettiğini vurgulayan Şahin, bu nedenle tüm üretimin sağlıklı olması gerektiğini söyledi. Bakanlık olarak bu konuda birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Şahin, aynı şekilde üretici ve alıcıya da büyük görevler düştüğünü anlattı. İlk olarak kalıntı oluşma sebeplerine değinen Şahin, “Tavsiye dışı ve yasak pestisit kullanımı, bilgisizlik, uygun olmayan makine kullanımı ya da kalibrasyon ayarının yapılmamasından kaynaklı doz aşımları, ilgisiz kişiler tarafından uygulama yapılması, etiket bilgilerine uyulmaması ve uygulama ile hasat arasında geçmesi gereken süreye uyulmaması kalıntıyı da beraberinde getiriyor” dedi.
Bakanlık olarak önceliği kültürel, biyoteknik ve biyolojik mücadeleye verdiklerini, bu mücadele yöntemlerini özendirdiklerini anlatan Şahin, sonuç alınmaması halinde ilaçla mücadeleye yönlendirdiklerini söyledi. 2012’den bu yana üretim yerlerinde henüz hasat yapılmadan bağ ve bahçelerden ürün alarak hasat öncesi pestisit analizleri yaptırdıklarını anlatan Şahin, bu uygulama sonucunda kalıntı oranında 2013’te yüzde 30, 2014’te ise yüzde 17 azalma yaşandığını ifade etti. Teknik elemanları sürekli eğittiklerini, teknik elemanların da çiftçiyi eğitmesi için çaba gösterdiklerini vurgulayan Murat Şahin 2016’da bin 704 teknik elemanı eğittiklerini bu yıl ise bin 861 teknik personel eğitimi hedeflediklerini bildirdi.
Üretici ve alcıya da önemli görevler düştüğünü vurgulayan Şahin şunları söyledi:
“Üretici mutlaka üretici kayıt defteri edinmeli. Burada üretici ve üretim yeri bilgileri, reçete, bayi, uygulayıcı kayıtları tutuluyor. Bu defter alıcıya güven verecek ve üreticinin de ürününü satmasına yardımcı olacaktır. Alıcılar da üretici kayıt defterini görmek istemeli ki bağlayıcı olsun, kullanımı artsın. Ayrıca alıcılar izlenebilirlik ve ürün kontrolünü de önemsemeli. Hızlı hazırlanmış bir rapor yerine çok iyi kontrol yapılmasını talep etmeli.”
Uysal: “Kendinizi yenilemezseniz figüran olursunuz”
Avrupa Takım Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal ‘Gelişmiş Tarım, Kazanan Çiftçi, Güvenli Gıda için AB’den Alınacak Dersler’ konulu sunum gerçekleştirdi. İlk olarak AB’den alınacak dersler konusuna değinen Uysal şunları söyledi:
“AB kurulduktan sonra önce kendi kendisine yetmek istedi çünkü İkinci Dünya Savaşı’nda insanlar top tüfekten çok açlıktan öldü. İlk ortak politikaları tarım politikasıdır. Öncelikli hedef kendilerine yetmekti, kendilerine yetince rekabetçi olmak istediler, çevreci olmak istediler sürekli kendilerini yenileyip reform yaptılar ve dönüşen dünya düzenine uyum sağlamaya çalıştılar. Mevzuatı basitleştirelim, çevreye duyarlı olalım, gıda güvenliği olsun, çok para harcamayalım dediler. Üretici çok kazansın değil sağlıklı ürün üretsin dendi. Çapraz uygulamalar yapıyorlar. Çevreci üretim yapmayanı desteklemiyorlar. Doğaya, hayvana zarar vermeyeni ise yüksek oranlarla destekliyorlar.”
Türkiye’nin bu noktada neler yapması gerektiğine de değinen Uysal, karın artması bunun için de daha çok ürünün daha yüksek fiyattan satılması gerektiğini vurguladı. Daha çok üretimin verim artışı ile mümkün olacağını kaydeden Uysal, “Bunun için bilinçli çiftçi olacağız, toprak tahlili yaptırmadan gübre attırmayacağız. Bilinçli girdi kullanacağız. Sağlıklı ve güvenilir ürün ve ambalajlama yapacağız. Arz istikrarı sağlayacağız” dedi. İki katı fiyatla ürün satabilmenin ipuçlarını da veren Uysal, “Örgütlü satış yapacağız. İleri katma değerlere ulaşacağız. Örneğin süt yerine yoğurt satacağız. Gerçek anlamda güvenilirliği sağlayacağız ve devlet desteklerini doğru kullanacağız” ifadelerini kullandı. Maliyetleri azaltma yöntemini ise, “Çiftçi bilinçli olup hangi ürünü ne zaman kullanacağını bilmeli. Doğru yerde doğru ürün ekmeli, doğru zamanda doğru miktarda ve doğru yöntemle girdi kullanmalı. Girdiler ortaklaşa, örgütlü satın alınıp maliyetler düşürülmeli, ortak ekipman kullanımı başarılmalı” ifadeleriyle açıklayan Uysal sözlerini, “Sonuç olarak bilgi, tarımın temel girdisi olmalı. Sürdürülebilirlik referans alınmalı. Sürekli yenilenen çiftçi başrolde olmalı. Eğer kendinizi yenileyemezseniz figüran olarak kalırsınız” diye tamamladı.
Budak: “Gıda güvenliğini tarladan çatala tanımlıyoruz”
Gıda güvenliğini tarladan çatala, çiftlikten soforaya tanımladıklarını kaydeden Avrupa Takım Üyesi Gıda Mühendisi Nurseren Budak, bu nedenle zincir üzerinde doğru tedbirleri zamanında almanın büyük önem taşıdığını anlattı. Zincir üzerindeki küçük bir kırılmanın tüm süreci olumsuz etkileyeceğini kaydeden Budak, ürünü bir sonraki aşamaya devrederken mutlaka yapılan işlemleri belgelemek, bilgileri paylaşmak gerektiğini söyledi. Bazen yanlış uygulamaların önemli tehditler doğurduğuna örnekler de veren Budak, “Örneğin kullanılan yakıtlar önemli tehditler arasında gösteriliyor. Bahçe ısıtmak için bazen çok farklı malzemeler kullanılabiliyor. Bu da hem havaya hem de bitkiye zarar veriyor. Ya da küflerin engellenmesi önemli. Bazı küfler toksin üretiyor” dedi. Mutlaka analiz yapılması tavsiyesinde de bulunan Budak, hasat sonrası taşıma, depolama ve etiketlemede de dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi. Meyvelerin fiziksel zarar görmesinin bozulmayı hızlandırabileceğini kaydeden Budak, aynı zamanda etiketlemede parti numarası verilirken dikkat edilmesi gereken noktaları da anlattı.
Hamleci: “Çevredeki üretimlere karşı da tedbir alınmalı”
Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği Proje Koordinatörü Burcu Hamleci ise, ‘Bitki Koruma Ürünlerinin Güvenli ve Sürdürülebilir Kullanımı ile Kalıntı Yönetimi’ konularında sunum gerçekleştirdi. Yalnızca kişinin bireysel yaptığı kontrolün yeterli olmadığını, çevredeki arazilerde uygulanan ilaçlama hatalarına karşı da tedbir alınması gerektiğini anlatan Hamleci, kalıntılı ürünlerin insan sağlığını olumsuz etkilediği kadar ekonomiye de zarar verdiğini, geri dönen kalıntılı ürünlerin ülke itibarını da zedelediğini söyledi.
Kalıntının insan sağlığına olumsuz etkileri büyük
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Altıntaş, ‘Orta Yerdeki Gizli Düşman’ isimli sunumunda kullanılan ilaçların yalnızca bitkiyi tüketene değil, ilacı atan üreticiye de ne ölçüde zarar verdiğini anlattı. Yılda ortalama 3 milyon çiftçinin tarım ilaçları zararları nedeniyle hastanelere müracaat ettiğini ve bu müracaatların büyük bölümünün de ölümle sonuçlandığını kaydeden Altıntaş, üreticiye, tüketiciye ve doğaya dost zirai mücadelenin önemine dikkat çekti. Tehlike için kullanılan ürünün zehirlilik derecesi ve ne kadar maruz kalındığının önemli olduğunu anlatan Altıntaş, “Zehirli ürünler vücudumuza soluma, cilt, göz ve ağız yoluyla giriyor. Bu nedenle öncelikle elimizi her molada yıkamamız, ilaçlama bitince banyo yapmamız, koruyucu ekipmanları mutlaka hem ilaçlama sırasında hem de ekipman temizliği yaparken kullanmaya özen göstermemiz büyük önem taşıyor” dedi.
Diyetisyen Müberra Şahin ise kalıntılı gıdalarla mücadele konusunda ipuçları verdi. Özellikle yararlı barsak mikropları üretilmesi gerektiğini vurgulayan Şahin, bunun ev yapımı yoğurtlar ve turşularla mümkün olabileceğini anlattı. Sarımsak, soğan, lahana, pırasa, karnabahar, brokoli gibi kükürtten zengin yiyeceklerin sık tüketilmesinin de vücudun kalıntı ile mücadelesinde önemli olduğunu kaydeden Şahin, “Yeşil yapraklı sebze tüketimi, bol taze meyve ve sebzenin mevsiminde tüketimi, özgür dolaşan hayvanlarının etinin sütü ve yumurtasının tercihi, analizleri yapılmış emin olduğumuz suların cam şişede tüketimi önemli” dedi.