Hemen hemen her yazımızda bahsetmeden, üzerinde bir söz söylemeden geçmediğimiz bir konumuz var, “yüksek teknolojili üretim”… Sürekli bu konuyu tartışıyor ve gündeme getiriyoruz. Çünkü biliyoruz ki, yüksek teknolojili üretim katma değer demektir, zenginlik demektir.
Bizim için 1980 sonrası başlayan Ar-ge kavramı, 90’lı yıllardan sonra gündem gelen küreselleşme; 2000’li yıllarda tanıştığımız inovasyon ve ICT teknolojileri ve internetin gücüne rağmen, neden hala yüksek teknolojide, bu ürünlerin üretilmesi ve ihracatında sıçrama yapamadık, yapamıyoruz? Acaba sorunun çözümü önümüzde dururken biz başka yerlere mi bakıyoruz? Bundan dolayı bu yazımızda feneri tam da sorunun üzerine tutmak ve acı gerçekleri göstermek istiyoruz. Bunlarla yüzleşmeden, hayal kurarak bir yere varamayız. Siyaset üstü ve bilimsel yaklaşımları merkezimize almadan, ülkemizin bu en temel sorununu çözemeyiz. Gelişmiş ülkelerle olan kıyaslamalar bence bu sonunun çözümünü gösteren en pratik şeydir. İşte yüksek teknoloji üretmenin ve zenginleşmenin formülü… İşte biz, işte onlar…
Dünya Bankası hangi ülkenin ne kadar teknoloji ürettiğini, hangi ülkenin ne kadar teknoloji ihraç ettiğini gösteren raporları sürekli yayınlıyor.
ÜLKELERİN YILLIK YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI
YIL (DOLAR) |
2000 |
2014 |
ÇİN |
41 |
550 |
KORE |
55 |
130 |
MALEZYA |
47 |
65 |
HİNDİSTAN |
2.0 |
14 |
POLONYA |
0.8 |
10 |
TÜRKİYE |
1.0 |
2.0 |
Bu tabloya göre Türkiye olarak yılda sadece 2 milyar dolar ileri teknoloji ihraç ediyoruz. 150 milyar dolar içinde, sadece 2 milyar dolar. Ve daha kötüsü Polonya son 14 yılda ileri teknoloji ihracatını tam 10-12 kat arttırırken, biz 14 yılda sadece iki hat arttırmışız. Bu rakamlarla nasıl zenginleşebiliriz? Cari açığı nasıl kapatabiliriz? Sormalıyız… Sormalıyız ki çözüme gidebilelim… Peki, ülkelerin ileri teknoloji ihracatının sanayi içindeki payı nedir?
YÜKSEK TEKNOLOJİNİN SANAYİDEKİ PAYI (% OLARAK)
YIL- PAY (%) |
2000 |
2014 |
MALEZYA |
60 |
44 |
ÇİN |
20 |
26 |
KORE |
35 |
30 |
HİNDİSTAN |
6.0 |
8 |
POLONYA |
3.0 |
8 |
TÜRKİYE |
5.0 |
3 |
Ne yazık ki çok acı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu tablo nasıl kırılacak? İstanbul Sanayi Odası – İSO’nun yaptığı araştırmada Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin sadece 12’si ileri teknoloji üretiyor. Peki, bu işe nereden bakmalıyız? Çözümü ilk önce nerede aramalıyız? Elbette eğitim, eğitim, eğitim…
Ancak eğitim konusunda da göstergeler parlak değil. Zaten yüksek teknolojideki durumumuzun neden böyle olduğunu eğitimdeki durumuz açıkça gösteriyor. Özellikle Temel Bilimlerdeki vahim tablo, öğrencilerimizin Matematik ve Fen Bilimlerindeki(Kimya, Biyoloji, Fizik) başarı durumları aslında yüksek teknolojide neden bu durumda olduğumuzu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
OECD’nin düzenli olarak iki yılda bir uyguladığı çok önemli bir test var; PİSA Testi. PİSA Testi öğrencilerin matematik ve fen bilimlerindeki başarısını ve ülkelerin kendi dillerinde okuma anlama becerisini ölçen bir test. Ne yazık ki, Türkiye 65 OECD ülkesi içinde fen bilimleri başarısında 43’üncü sırada. Matematik ve karmaşık metinleri okuma- anlama becerisinde de durum farklı değil.
15 YAŞ (9 ve 10. Sınıf) ÖĞRENCİLER
65 ÜLKE İÇİNDE TÜRKİYE’NİN SIRASI
YIL |
2001 |
2013 |
FEN |
43 |
43 |
MATEMATİK |
43 |
44 |
OKUMA YETERLİLİĞİ |
41 |
42 |
Tabloya bakınca yüksek teknolojideki durumumuzun nedenleri de ortaya çıkıyor. Temel bilimler olmadan ar-ge olur mu, teknoloji geliştirilebilir mi, değerli mallar üretilebilir mi? Matematiği kötü olan bir milletin iyi girişimcileri, mühendisleri, doktorları, siyasetçileri olur mu? Tabloya bakınca, şimdi dürüst ve gerçekçi olarak kendimize soralım; bırakın matematiği, fiziği, kimyayı; daha kendi dilini okuyamayan ve anlamayan bir gençlikle dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına girilebilir mi? Matematikte 44 sırada olan bir insan kaynağı ile nasıl bir gelecek hayal ediyor ve planlıyoruz? Hepimizin elinde I-pad’ler, lap-top’lar, en pahallı akıllı telefonlar… Acaba bunları yapan mı, yoksa sadece tüketen mi olmak istiyoruz? Ülkesini seven herkes bu konuda gerçekçi ve samimi olmak zorundadır. Bütün çocuklarımız aptal olmadığına göre; demek ki eğitim sistemimizde, öğretme metodumuzda ve öğrettiğimiz şeylerde de bir sorun var… Demek ki eğiticilerimizin niteliğinde bir sorun var. Öğretmenlik başka bölüm kazanamayanların son tercihi olmamalıdır. Maaşı, sosyal statüsü ile tekrar saygın bir meslek haline dönüştürülmeli, eğiticilerin vasıfları arttırılmalıdır. Bu sorunları görmek ve bu çözümleri hayat geçirmek için dahi olmaya gerek yok. Bilime inanıyorsanız, işte tablolar ortada…
Eğer bu durum sadece genel liselerde böyle diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İmam Hatip Liselerini de kapsayan meslek liseleri ve hatta Anadolu liseleri de çok parlak değil.
TÜRKİYE’DE OKULLARA GÖRE MATEMATİK BAŞARISI
% |
ÇOK KÖTÜ |
ÇOK İYİ |
MESLEK LİSELERİ (İMAM HATİPLER DAHİL) |
65,7 |
0,0 |
GENEL LİSELER |
53,4 |
0,1 |
ANADOLU-FEN |
5,5 |
20,3 |
Yani, Pisa testi sonuçlarına göre Türkiye’de meslek liselerinde “çok iyi” sıralamasına girme başarısı ne yazık ki sıfır… Peki neden bu durumdayız? Eğitim verimliliğinde neden OECD ülkeleri içinde son sıradayız. Neden ÖĞ-RE-TE-Mİ-YO-RUZ? Eğitim politikalarını neden doğru belirleyemiyoruz veya bu politika ve reformlar neden sonuç vermiyor?
Çünkü, eğitim sadece okul binası yapmak değildir. Bu binaların içinde verilen eğitimi sorgulamamız, tarafsız, siyaset karıştırmadan ve bilimsel şekilde sorgulamamız gerekiyor. Bu her vatanseverin görevidir. Okullar sadece sınav yapan yerler olmamalıdır. Öğrencilerin sosyal, kültürel ve duygusal ihtiyaçları da düşünülmelidir. Evlatlarımız birer makine değildir.
İş dünyasının bir temsilcisi olarak eğitimle ilgili çok fazla konuştuğumuzu düşünebilirsiniz. Ancak bu durum en çok ekonomiyi ilgilendiren bir şeydir. Aldığımız her eğitim ülkenin üretimi ile doğrudan ilgilidir. Ülkenin insan kaynağı ekonomiyi belirleyen tek etmendir. Okuyan, anlayan, algılayan, sorgulayan, merak eden, hayal eden, düşünen, hesap edebilen, analiz yapabilen bir gençlik varsa, işte o zaman dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına gireriz. Aksi takdirde teknoloji tüketen bir pazar oluruz. Bu anlamda, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin iş dünyası olarak eğitimi konuşmaya sorgulamaya, bununla ilgili çözüm üretmeye devam edeceğiz. Çünkü eğitim sadece ekonomi konusu değil, varlık sebebimizdir…