2016 yılının son haftasında her yıl olduğu gibi yılın ekonomik anlamda genel bir değerlendirmesi ve gelecek yılı ile ilgili ekonomik beklentilerin anlatılması beklenir. Ancak, 2016 ekonominin ötesinde gündemlerle- ama sonuçları ile ekonomiyi doğrudan etkileyen- öyle hızlı geçti ki, ekonomi ne yazık ki ikinci planda kaldı. Ülkemizin iki sorunlu komşusu Irak ve Suriye’nin bitmez siyasi ve sosyal sorunları, iç savaş durumuna gelen çatışmalar, dış güçlerin klasik müdahaleleri…
Ancak, bu kez bunla da sınırlı kalmadı. Bu bölgelerdeki istikrarsızlığın yaratığı boşlukta cirit atan terör örgütlerinin yarattığı terör, ulusal güvenliğimizi tehdit ettiği için Türkiye ilk kez ordusu ile işin içine girdi. Ardında malum 15 Temmuz’da milletimizin dış destekli olduğu aşikar içerdeki hainler tarafından uğradığı büyük ihanet ve darbe teşebbüsü. Tüm bunlar sadece siyasi ve sosyal anlamda değil, asıl ekonomik anlamda negatif büyük sonuçlar doğurmuş ve etkileri daha da büyüyecek gibi görünüyor. Ancak, iş dünyası olarak her zaman ifade ettiğimiz bir şey var; söz konusu vatansa, söz konusu milletimizin kardeşliği ve huzurumsa, gerisi teferruattır. Bu inançla tüm bu olumsuzluklara şikayet eden, ağlayan bir camia olmadık, direndik, direniyoruz. Bu ihanetlerin ekonomik alana sıçratılacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktu. Elbette daha önceden bir hazırlığımız yoktu. Ama var olanı korumak bile zor zamanlarda büyük bir başarıdır. Üretmeye devam ettik, çalışanlarımızı işten çıkartmadık, iş vermeye devam ettik, ihracatta büyük sıçramalar yapamadıysak da ihracat rakamlarını korumaya devam ettik.
Önce vatan…
2008 yılında dünyanın en büyük finans krizlerinden birini yaşayan küresel ekonominin bir parçası olan Türk iş dünyası, daha bu krizin yarasını saramadan bizim için çok önemli bir pazar ve pazarlara geçiş kapımız olan Kuzey Afrika ve Orta-Doğu, Arap Baharı ile sarsıldı. Bahar, ekonomik anlamda bizim için kışa döndü. Ardından Suriye’deki savaş başladı. Bu bölgedeki istikrarsızlık terör olarak bize yansıdı. Ve ardından gelen büyük mülteci akını. Tüm bu badireler bir araya getirildiğinde ve bu perspektiften bakıldığında acaba 2016, iş dünyası için başarılı mı, yoksa başarısız bir yıl mıydı diye soracak olursanız; buna cevaben pembe tablolar çizecek değiliz ama tüm bunlara rağmen üreten, iş ve aş veren, ihracat yapan, ar-ge yapan, yenilikçiliğin peşinde koşan, kurumsallaşmaya çalışan bir iş dünyasını başarısız görmek haksızlık olur. Eğer bugün ülkemiz başarısız da olsa bir darbe girişiminden ekonomisi bozulmadan çıkabiliyorsa bunun arkasında küresel ekonominin nitelikli bir parçası olan Türk iş dünyası vardır. Türk girişimcisi vardır. Eğer ekonomik anlamda tüm bu olaylar ülkenin birincil sıkıntısı olarak gündeme gelmiyorsa burada iş dünyasının sabrı vardı, vatanseverliği vardır, devletine verdiği destek vardır. Elbette iş dünyasında temel motivasyon kardır, para kazanmaktır. Ancak, üzerinde özgürce, huzur içinde yaşadığımız bir vatan varsa bunun bir değeri vardır. Demokrasin değerlerinin yaşandığı bir vatanınız varsa, bunun bir değeri vardır. Bunun için biz her zaman önce vatan dedik, bundan sonrada bu ruhla çalışmaya devam edeceğiz.
Gelecekten umutluyuz…
İş dünyası gerçekten kopuk, pembe tablolar çizen ve polyannacılık oynayan bir camia değildir. Elbette sorunların farkındayız ve bunları sürekli gündeme getiriyoruz, çözüm üretiyoruz, paylaşıyoruz. Ancak, gelecekten de umutluyuz. Gerekirse daha çok üretiriz, başka pazarlar buluruz. Savaşsa ülke olarak çok daha büyüklerini yaşamadık mı? Yedi düvele meydan okumadık mı? Ekonomik kriz derseniz, bu ülkenin ekonomik kriz yaşamadığı kaç yılı var? Dış baskıymış, manipülasyonmuş nelerini görmedik mi? Elbette bunlar büyük sorunlar ama pes mi edeceğiz? Bırakıp gidecek miyiz? Yoksa birilerinin istediği gibi umutsuz ve korku ile yaşayan bir ülke mi olacağız? Asla… Tarihimiz buna engeldir. Bu Cumhuriyeti yokluk içinde kuran, bir dilim ekmekle, bozuk silahla yedi düveli memleketten kovan ataların torunları olarak atalarımıza minnet borcumuz, evlatlarımıza sorumluluklarımız, devletimize karşı ise görevlerimiz var…
Biz yeter ki iç huzurumuzu yakalayalım. Biz yeter ki kardeşliğimizi koruyalım. Biz yeter ki, bizleri yapay anlamda ayrıştıran hiç bir şeye prim vermeyelim. Çünkü biz hepsinden daha çok olan ortak değerlerimizle Türkiye’yiz. Bugün bir birimizi eleştirme günü değil; bugün dayanışma günüdür. Bu duygularla, yeni yılın ülkemize, milletimize ve insanlığa huzur ve barış getirmesini diliyorum. Tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. 131’inci yılını kutlayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak biz yapan, birleştiren, kucaklayan olmaya devam edeceğiz.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Şerafettin Aşut