Sonuçları bir çok kişiye ve çevreye göre değişse de, herkes için aynı olan bir şey varsa; o da genel seçimlerin huzur içinde, bölgemizdeki sıkıntılara ve demokrasiden uzak yönetimlere inat, demokrasiye yakışır şekilde geçmesidir.
Halkımız dünyanın pek çok yerinde ortaya çıkan ve özellikle yanı başımızda yaşanan bir savaşın etkilerinden korunmak için siyasi istikrarın ve ekonominin daha sağlam bir raya oturmasının daha önemli olduğuna karar vermiş ama demokrasinin olmazsa olmazı olan muhalefeti de meclise taşıyarak gerçek bir demokrasi istediğini, istikrar adına tek güç yaratılmasına karşı olduğunu da göstermiştir. Sanırım demokrasinin ve Cumhuriyetin en güzel yanı da bu denge olsa gerek.
2023 hedeflerinden uzaklaştık…
Artık seçim atmosferi bitti, sert söylemler yerini daha akılcı söylemlere bıraktı ve ülke daha realist düşünmeye başladı. Siyaset bitti ve siyasetçiler gerçek gündemi yakaladılar, bu önemli… Özellikle Sayın Başbakanımız Davutoğlu’nun zafer siyaseti yerine, acil eylem planlarını gündeme taşıması; 3, 6 ve 12 aylık ekonomik, sosyal ve siyasal reformların yol haritasını daha hükümet kurulmadan ifade etmesi bu anlamda iş dünyası olarak bizler sevindirmiştir. Çünkü, ülkemizin artık basit politikalarla, kavgalarla kaybedecek zamanı yoktur. Son birkaç senedir olumsuz siyasetin ve gerçek gündemlerden uzaklaşmanın bedellerini ağır ödedik. Her anlamda 2023 hedeflerinde uzaklaştık. Artık tekrar bu hedeflere odaklanmamız ve iktidar ve muhalefetin ülkenin temel sorunlarının çözümünde ortak hareket ettiğini görmemiz gerekiyor. Bu ülke ne tek başına hükümetlerin ne tek başına muhalefetindir. Bu ülke hepimizin ve tek bir vatandaştan, STK’lardan, siyasetçilerden, iktidar veya muhalefet temsilcilerine kadar herkesin çözümün bir parçası olması bir zorunluluktur. Vatandaş herkesin çözümün bir parçası olmasını bekliyor.
Terör artık özgürlüklere ulaşmanın aracı değil…
Bu süreçte çözüm bekleyen en önemli konulardan birisi yeni Anayasa, diğeri ise terördür. Her ne kadar son zamanlarda yeni terör örgütleri yaratılmışsa da, ülkemiz için uzun süredir devam eden terörün adı PKK terördür. Bu terörü, ülkemizin ayrılmaz parçası olan, kardeşlik bağı ile bağlı olduğumuz ve bir imparatorluk geçmişi ile aynı milletin bir parçası olduğumuz, bu gün ise vatandaşlık bağı ile aynı Cumhuriyetin sahibi olduğumuz Kürt kardeşlerimiz adına yapan bu silahlı örgüt seçimlerin sonucunu iyi okumalıdır. Ayrılıkçı bir düşünce güden bu anlayışın özgürlük adına talep etiği her şey bu gün ülkemizde zaten vardır, serbesttir. Ayrıca mecliste de bu özgürlükleri savunan ve gündeme getiren, bu örgütle yakın iletişim içinde olan siyasi bir parti vardır. O halde kan dökerek elde edilmek istenen şey nedir? Hele hele Paris’teki terör olayı sonrasında artık ne adına olursa olsun, ne gibi kutsal bir amaç için olursa olsun terör eylemlerinin küresel bir değeri kalmamıştır. Buna açıkça destek verecek bir devlet artık yoktur. Artık dünyanın neresinde olursa olsun terör yaratan, insan öldüren, kan döken her örgüt yasadışıdır ve terör örgütüdür; kan döken her kişi artık “romantik özgürlük savaşçıları” veya “gerillalar” değil, dünya gözünde tam anlamıyla teröristtir, canidir, katildir: insanlık düşmanıdır. Bunu Birleşmiş Milletlerin son kararlarında gördük, G-20 zirvesinde gördük, Paris sonrası ortak kürsel tavırda gördük. Sonuç olarak, bu coğrafyada Türk-Kürt beraber huzur içinde, refah içinde yaşayacaksa her sorunun çözümü demokrasidir, barıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisidir; dağlar değil, kan değil, terör değil… Artık terör örgütlerinin bu günden sonra özgürlük adına, halkların kardeşliği adına veya kan döktükleri değerler! adına hareket etme süreci bitmiştir. Bu örgütler küresel emperyal güçlerin ihtiyaç duyduğunda para karşılığında kullanacakları taşeronlardan başka bir şey değildir. Umarız bu anlayışın bir parçası olan siyasetçiler aklı selim davranır, dünyanın ve insanlığın bu gerçeğini görür ve bu ülkenin birlik ve bütünlüğünün sadece Türkiye ve Türkler için değil, Kürtlerin geleceği içinde hayati olduğunu idrak ederler. Bunu sağlayacak en önemli unsurlardan birisi de demokrasiyi, bireyi, evrensel insan haklarını yüceltecek bir yeni Anayasadır. Ülke olarak artık dini aidiyetimizi, mezhep aidiyetimizi, etnik kökenimizi, siyasi dünya görüşümüzü bir futbol takımı tutma düzeyindeki sığ bir fanatizmle konuşmayı bırakmalı ve yeni bir Anaysa ile eşit vatandaşlık ve hukukun üstünlüğü ilkesini tek değer olarak kabullenmeliyiz. Bize sadece yılları veya on yılları değil yüz yılları kaybettiren şeyleri hayatımızdan atıp, bilime, eğitime, nitelikli demokrasiye, evrensel hukuka ve insanlık değerlerine odaklanmalıyız. Çünkü ülke olarak hayatımızda böylesi değerli şeyler olursa bizi geriye çeken değersizliklere yer kalmaz.
Karşılıksız çek artıyor
Biraz da reel ekonomik gündeme baktığımızda stratejilerin veya kısa ve orta vadeli ekonomik yok haritalarının dışında, reel anlamda yaşadığımız sorunlar var. Son zamanlarda iş dünyasına en çok sıkıntı yaratan konulardan birisi de karşılıksız çek sorunudur. Aslında bu konuda kendimize de çuvaldızı batırmak isterim. Çeklerin ödenmemesi veya karşılıksız çıkması durumunda iş insanlarına uygulanan hapis cezalarının kaldırılması bizlerin talebi ile kaldırılmıştı. O günlerde düşünce şuydu; hapishaneye girince bu çeklerin ödenme imkanı kalmıyordu ama en azından bu insanlar ticaretine devam ederse kazandığı para ile bu borcunu ödeyebilirdi… Ne yazık ki, reel de bu işe yaramadı. Şimdi iş dünyası bu uygulamadan şikayetçi ve eski uygulamayı istiyor. Ticaret yasalarını değiştirmek kolay değil. Ancak, bu sorunu büyük oranda giderebilecek yeni bir uygulama var. Bilgi ve iletişim çağının yarattığı bir çözüm; Karekodlu Çek uygulaması. Karekodlu Çek uygulaması ile karşılıksız çeklerin önüne geçilebilecek. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre Ocak – Ağustos döneminde karşılıksız işlem yapılan çeklerin parasal tutarı yüzde 49 artışla 17,6 milyar TL’ye ulaştı. Karşılıksız çek adedi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artış gösterdi. Bu sıkıntılardan yola çıkılarak uygulamasına yeni başlanan karekodlu çeklerle karşılıksız çek alma oranını yüzde 84’e kadar azaltmak mümkün. Karşılıksız çek adedi ilk sekiz ayda yüzde 21, karşılıksız işlem yapılan çek tutarı yüzde 49 arttı. Karşılıksız çek sayısı 490 bin oldu.
Karekodlu çek neden önemli?
Geçmiş dönemlerde karşı tarafın bankacılık siciline, çek siciline ulaşabilmek için çek sahibinin onay vermesi gerekiyordu. Bu çek zincirinde çok kolay değildir. Karekodlu çek ile bu çeki kullanmak isteyen kişinin bilgilerinin paylaşımına otomatik olarak izin veriliyor. “Karekod, fiziksel olarak çek üzerinde karekod olması anlamı taşımıyor. Karekod, daha önce keşideciden alınmış bir izni gösteriyor. Karekodlu çek içinde banka adı, şube kodu ve keşidecinin hesap numarası oluyor. Karekodlu çekin kare kodu cep telefonuyla okutulunca bu bilgiler 3. kişilerin önüne çıkıyor. İbraz edilen ilk çek tarihi görülebiliyor. Yani bu kişi ne kadar süredir piyasaya çek veriyor? İlk çekini size mi yazmış, bir ay önce mi yazmış uzun süredir ticaret mi yapıyor? Görebiliyorsunuz. İbraz edilen son çekin tarihine ulaşabiliyorsunuz. İbrazında ödenen çeklerin adet ve tutar olarak yüzdesini görebiliyorsunuz. Zamanında ödeme yapmış mı? Bu bölümde rakam kullanılmıyor çünkü kimse ticaret hacminin büyüklüğünü paylaşmak zorunda değil. Yüzde gösteriliyor. Arkası yazılan, halen ödenmemiş çeklerin tutar ve adetsel oranları ve gecikmeli ödenen çeklerin de adetsel ve tutar olarak oranları gözüküyor. Karekod okutulunca karşınızda nasıl bir müşteri var görebiliyorsunuz. Bu çeki siz veriyorsanız ve çeklerinizi düzenli ödeyen bir tüccar iseniz ben güvenilir bir kişiyim. Çek geçmişime bak ve ona göre satış yap imajı veriyorsunuz. Yani, teknoloji bize yeni bir imkan veriyor. İş dünyamız bu imkanı iyi öğrenmeli ve kullanmalıdır.