Ülkelerin uyguladıkları dış politikaların ekonomileri üzerindeki etkisi yadsınamaz. Hatta günümüzde ekonomi ve dış politika artık birbirinden ayrılmaz iki sahadır. Birinin başarısı diğerini etkilemektedir.
İyi tasarlanan “stratejik” bir politika ile ülkelerin ekonomileri gelişirken; tam aksine tamamen “ideolojiye” dayanan bir dış politika ile bırakın ekonomik gelişmeyi, bir de düşman kazanma ihtimaliniz var. İşte bu anlamda dış politikalar ekonomik riski büyütmemelidir. Bir imparatorluk bakiyesi ile çevrelendiğimiz tarihi bir gerçek ama tüm bu devletlerin artık müstakil devletler olduğu unutulmamalı ve Büyük Osmanlı ve ağabey yaklaşımı ile değil, onların hükümranlığına saygı duyan Büyük ve kardeş Türkiye yaklaşımı sergilenmelidir. Karşılıklı çıkar tüm dış politikaların odak noktası ve güven unsurudur. Bu yaklaşım sergilendiğinde olumlu sonuçları kısa sürede almakta olduğumuzu görüyoruz. En yakın örneği İran… İran yıllar boyu gerginliklerimizin bitmediği bir ülke. Hep ideolojik dış politikalara dayanan bir ilişki kurduğumuz veya aslında yanı başımızda olmasına rağmen ilişki kuramadığımız bir ülke desek daha doğru olur. Son zamanlarda ideolojileri bir yana bırakılarak, stratejilerin ve ekonominin merkeze alındığı, karşılıklı çıkarların ve kazanımların ortaya konduğu bir ilişki ile İran ve Türkiye “Tercihli Ticaret Anlaşması” imzalama durumuna geldi. Türkiye ve İran bu olumlu hava ile 30 milyar dolarlık bir ticaret hedefi koydu. Bu hedefe ulaşmak için karşılıklı üçer iş dünyası buluşması yapılmasına karar verildi. Bu buluşmaların ilkini bu konuda defalarca pro-aktif bir duruş sergileyen Mersin iş dünyası yaptı. Geçtiğimiz hafta Mersin Ticaret ve Sanayi Odamızın öncülüğündeki bir heyet ile bölgenin önemli fuarı olan İran Tarım Fuarına katıldık, resmi ve özel ziyaretlerde bulunduk.
AMBARGOLAR VARKEN MERSİN İRAN’DAYDI…
Ambargolar uygulanırken Mersin iş dünyası defalarca İran’a gitti, destek oldu. Bu anlamda Mersin iş dünyasının İran’da güçlü bir imajı olduğunu söylemek isterim. Son ziyaretimizde ideolojiden uzak, stratejik ve karşılıklı kazanma yaklaşımımızın olumlu sonuçlarını daha net gördük. İran’da çok daha içten ve samimi karşılandık. Son ziyaretimizde daha dışa açık bir İran gördük. Dışa açık bir genç jenerasyonun devlet kademelerine geldiğini gördük. Değişen alışveriş kültürü ile yükselen AVM’leri gördük ve ithalata dayanan bir ekonomi gördük. Bunlar İran’ın yanı başındaki Türkiye için bir avantajdır. Fizik boşluk tanımaz. Başkaları gelmeden biz bu pazarı doldurmalıyız. Bu anlamda Mersin iş dünyasını bu pazarda daha aktif hareket etmeye davet ediyorum. MTSO’nun ilgili toplantılarını, düzenlediği organizasyonlarını kaçırmamalarını istiyorum. 125 Türk ürününe vergi indirimi uygulanıyor ve özellikle Petro-kimya, inşaat, tarım-gıda, otomotiv-yedek parça ve finans sektörlerinde ciddi yatırımcılara veya ortaklara ihtiyaçları var. Bu sektörlerin çoğu Mersin’in iddialı olduğu sektörler. Türk mallarının kalitesi ile revaçta olduğu, tercih edildiği bir İran’da var olan imaj ve konjonktür iyi değerlendirilmelidir. Artık yabancı para ile alış veriş yapılan bir İran var. Türk parasının geçerli olduğu bir İran var. Bu avantajları değerlendirmeliyiz.
Demek ki devletin dış politikası doğru olduğunda iş dünyasının önü açılmış oluyor. İdeolojilerden arınmış bir dış politika ekonomiyi büyütüyor. Peki bu doğru stratejiyi Mısır için neden uygulayamıyoruz? Mısır, Türkiye’nin ihracatı için çok daha önemli bir ülke. Arap yarım adası ve körfez pazarına açılan kapımız Mısır. AB ve ABD, Mısır ile bir çok konuda aynı fikirde olmamasına rağmen; özellikle demokrasi, insan hakları, İsrail-Mısır sorunu veya daha başka bir çok sosyal ve kültürel konuda yok denecek kadar olumlu bir ilişki içinde olmalarına rağmen, karşılıklı çıkar yaklaşımını merkeze alarak stratejik bir dış politika izliyorlar. Bu da onların ekonomilerine olumlu yansıyor. Yani, kardeş dediğimiz Mısır’da biz yokuz ama Avrupa Birliği var. Ortak bir tarihe sahip olduğumuz ve dindaş dediğimiz Mısır’da Türk iş dünyası yok ama ABD orada. Biz iş dünyası olarak ülkeler arası ilişkilerde durum ne olursa olsun elbette tarafımız ülkemizin ve devletimizin yanıdır. Ancak, stratejik bir dış politika ile ekonominin önünü açmak o ülkenin her yaptığını kabullenmek ve onaylamak değildir. Pireye kızıp yorgan yakılmaz. Mısır ile uyuşmadığımız alanların olması ekonominin durması anlamına gelmemelidir. Diplomasi işlemeli, ekonomi işlemelidir. Bugün İran baş düşmanı olan ABD ile yakınlaşıyorsa; Çin ve ABD ideolojik olarak düşman olmalarına rağmen bir çok ABD firması üretimini Çin’de yapıyorsa; o halde biz neden Mısır ile ilişkimizde her şeyi sıfırlıyoruz.
TIKANAN DAMARLARI AÇMAK İÇİN FARKLI ENSTRÜMANLAR KULLANILMALI
Bu noktada böylesi tıkanan damarları açmak aslında tekrar devlet kademelerinin işi olmamalı ve daha farklı araçlar ve enstrümanlar kullanılmalıdır. Bunlardan birisi son zamanlara kadar Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu-DEİK’ti. DEİK’ti diyorum, çünkü yeni yapılanması ile eskisi kadar aktif olduğunu, gündemde olduğunu söyleyemeyiz. İş dünyasının daha etkin olduğu bir DEİK ülke dış politikalarının ekonomi ile doğru yoğrulması ve tıkanan damarları açması anlamında çok önemlidir. Yine bu aşamada diğer önemli bir araç ise elbette iş dünyasının üye olduğu uluslararası oluşumlardır. Biz Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu noktada Türkiye’de gerçekten ayrıcalıklı bir konumdayız. Üye olduğumuz, hatta etkin karar verici olduğumuz ve Akdeniz havzasının en büyük oluşumu olan; 22 ülke ve 300’den fazla Ticaret ve Sanayi Odasının üye olduğu “Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği” ASCAME’nin üç yıl Sanayi Komisyonu Başkanlığını yaptık. Akdeniz’in ilk Sanayi Zirvesini Mersin’de düzenledik. “Akdeniz Serbest Bölgeler Ağının” fikir babası olduk ve Dünya Serbest Bölgeler Birliği-FEMOZA’yı ikna ederek hayata geçirdik. Bunlar Mersin iş dünyasının diplomasi başarıdır. Akdeniz Oyunlarının Mersin’e kazandırılmasında da ASCAME bize çok ciddi destek vermiş ve bu ağı kullanarak ülkelerin oyunu almıştık. Diplomasi ancak size saygı duyan bir camianız ve tanıdıklarınız varsa etkili olur. ASCAME bize bu çevreyi sunmuştur. ASCAME ile Mersin dış ilişkileri öğrenmiştir. Son üç yıldır ASCAME Lojistik Komisyonu Başkanıyız ve ASCAME’nin en büyük organizasyonu olan MEDA-LOGISTICS Forumu ve SIL Fuarında açılış konuşmasını biz yapıyor, vizyonu biz belirliyoruz. Akdeniz’deki iş birliğini, politik sorunların aşılmasını, ortak hareket etme felsefesini gündemde tutarak aslında bir anlamda 22 Akdeniz ülkesi arasındaki ekonomik, politik ve sosyal sorunların çözümüne katkı veriyoruz. Bugün ASCAME sayesinde 300’den fazla Ticaret ve Sanayi Odasına anında ulaşıyoruz, iş birliği yapıyoruz. Bugün Akdeniz’de kıyısı olan 22 ülkede bir iletişim noktamız var. İşte bu gücümüzden dolayı geçtiğimiz yıl Barselona’da yapılan forumda Mısır Lojistik Bakanı Mersin heyeti ile özel görüşme istedi. Barselona Başkonsolosumuzu da davet ederek ilişkilerde ılımlı bir hava yarattık, en azından bir masada oturabilmeye Mersin olarak vesile olduk. Bundan dolayı ekonomide dış ilişkilerin öneminin bilincindeyiz. Mersin olarak önümüzdeki yıllarda da böylesi güçlü oluşumlarda etkin yer almaya, bu araçları Mersin ve ülkemiz adına kullanmaya devam edeceğiz.