Çivi çiviyi söker benzetmesinde olduğu gibi, küresel sorunları yine küresel ilişkilerin sunduğu yollar ve açılımlar çözmektedir. Küresel ekonominin uzun süredir güçlü ve ayrılmaz bir parçası olan Türkiye, bölgesel ve küresel olumsuz gelişmelerin negatif yansımalarını yine bölgesel ve küresel iş birliklerini arttırarak çözebilir. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak son 10 yıldır uluslararası oluşumlarda aktif görev alma çabalarımızın altında yatan vizyon budur. Eğer üretim ve ihracata dayalı bir büyüme modelimiz varsa; eğer İstanbul’dan sonra hinterlantı ile birlikte ülkenin ikinci en büyük dış ticaret kenti iseniz; sanayiden tarıma veya hizmetlerden tüm ticari faaliyetlere kadar küresel oyuncu olmak gibi bir amacımız varsa, Mersin iş dünyası gerek lobi gerekse daha çok tanıtım anlamında uluslararası oluşumlarda, böylesi ilişkilerin politikalarının belirlendiği küresel STK’larda daha çok görev almalıdır.
İşte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak son 10 yılda ağırlık verdiğimiz bu vizyonun gereği olarak ASCAME üyeliği ile işe başladık. O dönemde de TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıkılıoğlu’nun büyük desteği vardı. 22 ülke ve 300’den fazla Ticaret ve Sanayi Odası’nın üye olduğu Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’ne üye olan Mersin, ASCAME’nin etkinliklerinde gösterdiği başarılarla kısa sürede önce Sanayi Komisyonu, sonra da Lojistik Komisyonu Başkanlığını aldı. Akdeniz’in ilk Sanayi Zirvesi’ni Mersin’de düzenledik. Dünya Serbest Bölgeler Birliği ve duayen Başkanı Sayın Torrent’i Mersin’e getirdik. Hem dünyaya Mersin sanayisini tanıttık hem de Akdeniz Serbest Bölgeler Birliği’nin kurulmasının adımını attık, fikir babası olduk. Son 10 yılda ASCAME vasıtası ile dünyanın birçok başka büyük oluşumu ile tanışma, bir araya gelme ve hatta ortak proje yapma imkanı bulduk. AB ile sadece Türkiye üye ilişkiler üzerinden değil, Mersin olarak ASCAME üzerinden başka bir iletişim kanalı kurduk. Özellikle hem Güney Avrupa hem de Kuzey Afrika ülkeleri ile olağan üstü temaslar yaptık ve hala ASCAME bize bu imkanı vermektedir. En basiti TOBB öncülünde, Mısır Ticaret ve Sanayi Odaları Başkanı Sayın Ahmed AL-Wakeel’in özel daveti ile geçtiğimiz hafta gittiğimiz Kahire’de, birçok Türk iş adamı Mısırlı yöneticilerle ilk kez karşılaşmasına ve tanışmasına rağmen, bizler Mersin iş dünyası olarak Mısır’ın önde gelen Bakan, bürokrat ve önemli STK temsilcileri ile zaten 10 yıldır ASCAME çatısı altında çalıştığımız için orada hiç yabancılık çekmedik. Mısır Ticaret ve Sanayi Odaları Başkanı Sayın Al-Wakeel ve Genel Sekreter Dr. Ala Ezz çok kadim dostlarımız. ASCAME çatısı altında çok önemli işler yaptık, birbirimize destek verdik. Hatta Mısır ve Türkiye arasındaki siyasi gerginliklerin zirvede olduğu günlerde bile Mersin iş dünyası Mısır Lojistik Bakanı ile bir masada sorunları konuştu, ara bulucu oldu ve iletişim kanallarını hiç bırakmadı. Elbette tüm detayları ve bilgileri devletimize aktararak bu önemli ilişkilerin iş dünyası üzerinden devamını sağladı. Eğer bugün Mısır’da Mersin lobi anlamında öncü ve aracı olabiliyorsa bu noktada Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın işte bu 10 yılda bu konuya verdiği önem vardır. Bu başarılı işlerin diğer bir destekçisi olan ve Mersin’e bu oluşumda her zaman büyük destek veren kadim dostumuz İstanbul TSO’nun bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Dr. Murat Yalçıntaş’a da teşekkür etmeden geçemeyiz. Mersin uluslararası oluşumlarda, hedeflerine hizmet eden böylesi küresel oluşumlarda aktif olarak yer almaya devam edecektir. Çünkü hedefimiz küresel bir kent olmaktır. Küresel oluşumların dışında kalarak gerçek bir ekonomik aktör değil, sadece figüran olabiliriz.
“Devlet ve özel sektör el ele vermeli”
Evet konu bir dünya kenti olmak, küresel ekonominin ayrılmaz parçası olmak dediğimizde de, doğal olarak tek büyüme kaynağımız olan üretim ve ihracat akla geliyor. 2016’da ve 2017’nin ilk ayında ortalama aylık 10 milyar dolar baremine takıldık kaldık. 150 milyar dolarları gördüğümüz günlerden sonra elbette bu rakamlar sıkıntılı. Hele hele 2023 hedeflerimizi akla getirdiğimizde bu rakamlarla ulaşmak şu an için mümkün görünmüyor. Ancak unutulmamalıdır 150 milyar dolarlara çok düşük rakamlardan olağanüstü sıçramaklar yaparak gelmiştik. Neden yine olmasın? Elbette bölgesel ve siyasi olumsuzluklar, savaşlar; öte yandan küresel ekonomik sıkıntılar, büyüyemeyen bir dünya ticareti ve daha önemlisi içte yaşanan yakın zamanın sıkıntıları… Tüm bunlar birleştiğinde ihracatı arttırma kolay değil ama imkansız da değil. Bakın en basiti Mısır ile olan yakınlaşmamız daha o gün meyvelerini verdi, yatırımlar ve karşılıklı ticaret konuşuldu. Ben bu ilişkinin kısa sürede sadece ihracat anlamında değil, Mısır üzerinden başka pazarlara eskiden olduğu gibi kolay ulaşım anlamında da meyveler vereceğine inanıyorum. İhracatı arttırmak noktasında yine devlet ve özel sektör el ele vermelidir. Üterim, lojistik, pazarlama, yeni pazarlar bulma vs ihracatı arttıracak her enstrüman ve yollar revize edilmelidir. Bu noktada bürokrasi önemli ama devletin desteği yapacağı olumlu açıklamalar olacaktır. Ancak, bu işin reel iletişimi özel sektörün dinamizmine bırakılmalıdır. Eğer bugün Mısır’la sıcak bir iletişim yakalandıysa, iş dünyasının bu iletişimi hiç bırakmamasının, küsmemesinin bir sonucudur. Devletler arasındaki krizden dolayı iş dünyası olarak biz de küsseydik, bugün bu yakınlaşma bu sıcaklıkta olamazdı. Tekrar ihracata dönecek olursak; evet aylık 10 milyar dolar baremine takıldık ama bu bizi umutsuzluğa sevk etmemelidir. Evet 2017 güllük gülistanlık görünmüyor ama bugüne kadar iş dünyasının gösterdiği tüm kazanımları, çabaları, emekleri ve daha önemlisi geleceğe ait umudumuzu aşırı karamsar tablolarla çöpe atmaya kimsenin hakkı yoktur. Bizim bahsettiğimiz umut, bir hayalcilik değildir. İş dünyası gerçekçi ve ayağı yere basan bir camiadır. Bizim umut dediğimiz şey pes etmemektir. Bize lazım olan şey motivasyondur, yeni bir enerjidir. Umut bizim için pes temek ve durmamaktır. Eğer dış sorunların yarattığı gündemi ve içte siyasi gündemleri ilk sıradan düşürebilirsek ve ekonomiye odaklanırsak Türkiye 2023 hedeflerine ulaşacak potansiyele sahiptir. Ülkemizin ekonomik büyümesin tek yolu üretmek ve ihracat yapmaktır. Ülkemizin büyümesinin tek yolu katma değer yaratmak ve bu katma değeri dünya pazarlarına sunmaktır. Bundan dolayı 2017 bizce ihracat hedefli motivasyonların yapıldığı, yeni yolların konuşulduğu, ihracatta yeni çözümlerin ortaya çıkarıldığı bir yıl olmalıdır. Nasıl ki sanayide üretimde ar-ge varsa, ihracatında Ar-Ge’si yapılmalı ve yeni yöntemler bulunmalıdır. İleri teknoloji buna da eklemlenmelidir. Yenilikçilik ihracata da entegre edilmelidir, E-ihracat gibi… Artık, ihracatın da Sanayi 4.0’ını konuşmamız gerekiyor.