MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

MTSO Meclis Üyeleri Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı 15.11.2018 tarihinde yayınlandı

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Üyeleri, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ve Meclis Başkanı Hamit İzol başkanlığında İstanbul’a giderek Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı. ‘Gelecek’ temalı Kongrede MTSO Meclis Üyeleri, sektörlerini gelecekte bekleyen fırsatlar ve tehditler konusundaki öngörüleri dinleyip hangi adımları atmaları gerektiği konusunda fikir sahibi oldu. Üyeler, bir taraftan da bugün yaşanan ekonomik gelişmeleri uzmanların yorumlarıyla değerlendirme fırsatı yakaladı. 


MTSO Meclis Üyeleri Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından 13-14 Kasım günlerinde İstanbul’da Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi 2018 düzenlendi. Bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen ‘Gelecek’ temalı Kongre’de eş zamanlı olarak 26 panel ve 23 farklı başlıkta sektörlere yönelik eğitim programı düzenlendi. Kongre’de düzenlenen eğitim ve panellerde sürdürülebilir büyümeyi sermaye piyasaları yoluyla gerçekleştirmek, sermaye piyasaları ürünlerini Türkiye’nin gündemine getirmek, Türkiye’de yatırım ve tasarruf bilincini oluşturmak, finans okur-yazarlık bilincini artırmak, gelecek vizyonu oluşturup yaşanan gelişmelerin getireceği tehditler ve fırsatlara ışık tutmak hedeflendi. 

Topaç: “Yatırım vadeleri uzatılmalı”
Kongre’nin açılışında konuşan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Erhan Topaç, sermaye piyasalarının geliştirilmesinin gereğini vurgulayarak, “Türkiye’deki tasarrufların finansal varlıklar arasındaki dağılımına baktığımızda yüzde 85’inin kısa vadeli mevduattan oluştuğunu, kalan yüzde 15’lik kısmın uzun vadeli finansmanı sağlayan sermaye piyasası araçlarına yöneldiğini görüyoruz. Sağlıklı büyümemiz için bu fotoğraf değişmeli” dedi. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi olarak yatırımları finanse edecek kadar tasarrufun olmamasını gösteren Topaç, “Mevcut cari açığımızın yüksek olması ve yurt içi tasarruflarımızın seviyesi büyümenin finansmanında yeterli olmadığı için yurt dışından tasarruf ithal ediyoruz. Bu durum bizi dış kaynağa bağımlı ve büyüme modelimizi kırılgan hale getiriyor” değerlendirmesini yaptı. Topaç, Türkiye'nin sağlıklı bir şekilde kalkınabilmesi için yurt içi tasarrufların arttırılması, yatırım vadelerinin uzatılması, ardından özellikle uzun vadeli yatırıma yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

“Yabancı yatırımcı Türkiye’nin potansiyeline kendi yatırımcımızdan çok güveniyor”
Yatırımcı sayısının artırılması gerektiğini vurgulayan Topaç, pay piyasasında yabancıların ağırlığının yüzde 63 gibi yüksek bir orana sahip olduğuna işaret ederek, “Yani yabancı yatırımcılar ülkemizin potansiyeline kendi yatırımcılarımızdan daha çok güveniyor ve bunun uzun vadeli getirisinden yurt içi tasarruf sahiplerinden daha çok yararlanıyor” dedi.
Halka açık şirketlere de değinen Topaç, halka açık yaklaşık 400 şirketin bulunduğuna, bunların piyasa değerinin yaklaşık 800 milyar TL olduğuna ve bu değerin milli gelire oranının ise yüzde 25 civarında olduğuna işaret etti. Buna karşın dünya ülke örneklerine bakıldığında sermaye piyasaları ile kredi piyasalarını dengeli bir şekilde büyüttüklerinin görüleceğini anlatan Topaç, “Dünyanın 17. büyük ekonomisini bu konuda da layık olduğu seviyeye ulaştırmanın öncelikli hedeflerimiz arasında yer alması gerektiğine inanıyoruz” dedi. 

Arıcan: “Daralan kredi imkanı alternatif finans kaynağı arayışını getirdi”
Borsa İstanbul A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan ise açılışta yaptığı konuşmada son dönemlerde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerin başta finans sektörü olmak üzere sermaye piyasalarını da derinden etkilediğini söyledi. Dünya genelinde ortaya çıkan ticaret savaşlarının, Latin Amerika’da bazı ülkelerde yaşanan ekonomik sorunların, İran’a yaptırımların, Körfez Bölgesi’ndeki sorunların özellikle enerji arzındaki belirsizliklerin küresel sermaye piyasalarını da olumsuz etkilediğini hatırlatan Arıcan, bu durumun sermaye akımlarını ve global büyüme oranlarını yavaşlattığını dile getirdi. Bu çerçevede küresel piyasalarda yaşanan sorunların 2018 yılı Ağustosunda Türkiye’de de kurda oynaklığa yol açtığını, arz şokunun enflasyona yansıdığını kaydeden Arıcan, alınan önlemlerin bu şokun etkisini azaltsa da bankacılık sektöründe finansman maliyetlerini artırdığını söyledi. Daralan kredi imkanının başta reel sektör olmak üzere ekonomik aktörleri alternatif finansman kanalları arayışına ittiğini belirten Arıcan, şunları söyledi:
“Milli Ekonomi Programı’nda da belirtildiği gibi sermaye piyasalarına önemli görevler düştüğünü görüyoruz. Borsa İstanbul olarak sıkışan reel sektöre alternatif finansman kaynakları sunulması ve finansman maliyetlerinin düşmesi için üzerimize düşen görevler ajandamızda yer alıyor. Hükümet tarafından tasarlanan büyük altyapı projelerinin hayata geçmesi için gerekli finansmanın sermaye piyasası aracılığıyla yapılması, menkul kıymetleştirmenin yaygınlaştırılması, üzerinde odaklanmamız gereken konu başlıkları arasında yer alıyor. Sermaye piyasasına yönelik ilginin artırılması, ürünün çeşitlenmesi, yatırımcı tabanının genişletilmesi de önceliklerimiz arasında. Bunların sonunda yurtiçi tasarruflarının bir kısmını sermaye piyasasına yönlendirilmesi, ASELSAN örneğindeki gibi yüksek hacimli halka arzların yurtiçi finansmanda finanse edilmesi için farkındalık çalışmalarımızı yürütüyoruz.” 

Taşkesenlioğlu: “Halkımızın sermaye piyasası araçlarına güveni tazelenmeli”
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu yaşanan gelişmelerin, yabancı kaynak ağırlıklı borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne serdiğini belirterek, “Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır” dedi. Sermaye piyasalarına yönelik değerlendirmeler yapan, borsa, bireysel emeklilik, hisse senetleri gibi farklı enstrümanlarda yaşanan gelişmeleri açıklayan Taşkesenlioğlu, reel sektörün bankacılık piyasasına göre tasarruflardan çok az pay aldığını anlattı. Bankalarda mevduat olarak değerlendirilen tutarın yaklaşık yarısının yabancı para cinsinden tutulduğunu belirten Taşkesenlioğlu, yabancıların hisse senetlerinde yaklaşık yüzde 63’ler seviyesinde paya sahip olduğunu, yerli yatırımcıların paylarının ise daha düşük olduğunu söyledi. Taşkesenlioğlu, “Tüm bunlar dikkate alındığında, halkımızın pay senetleri başta olmak üzere sermaye piyasası araçlarına güvenlerinin tazelenmesine acil ihtiyaç bulunduğu ortadadır” değerlendirmesini yaptı.

“2018, küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği bir yıl oldu”
Dijitalleşmenin yansımalarına da değinen Ali Fuat Taşkesenlioğlu, dijitalleşmenin sektörlerin verimliliğini arttırabildiğini belirterek, “Yapılan bir çalışmada, Çin ekonomisinin dijitalleşmesindeki 1 puanlık artışın, GSYH'sinin binde 3'lük büyüme olarak yansıdı” dedi.
Teknolojideki hızlı gelişmelerin, şimdi ve gelecekte politikaların tasarımını ve etkinliğini değiştirme gücüne sahip olduğunu vurgulayan Taşkesenlioğlu, şöyle konuştu: 
“Bunun yanında, işlemlerin hızını ve hacmini artıran yeni teknolojiler; daha fazla piyasa volatilitesine sebep olabilmekte, siber saldırılar, sahtecilik, kara para aklama ve terörizmin finanse edilmesine yönelik faaliyetlere de kapı açabilmektedir. İşte bu nedenlerle, biz düzenleyicilerin ileri teknoloji kaynaklı zafiyetleri ele almak da dahil olmak üzere, kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım ile bu yeni finansal dünyaya uyum sağlaması gerekmektedir."
Taşkesenlioğlu, 2018'in, finansal istikrar açısından küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği yaşananların gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de etkilediği bir yıl olduğunu vurguladı.

Leonhard: “Geleceğe kulak verirsek hazır olabiliriz”
Futurist, Hümanist, Yazar ve Film Yapımcısı Gerd Leonhard ise gelişen teknolojinin insanlığa etkilerine değindi. “O kadar farklı bir gelecek bizi bekliyor ki, bildiğimiz zamanlardan çok farklı olacak” diyen Leonhard, “Önümüzdeki 30 yılda yepyeni bir yenilenebilir enerji çağına gireceğiz. Petrol çağı bitecek, veri çağı başlayacak. Eğer petrole yatırım yaptıysanız paranızı biran önce çekip veriye yatırım. 15 – 20 sene sonra petrole ihtiyaç kalmayacak. Büyük data her şeyin kralı olacak. Bugün petrol değil, google, facebook, alibaba gibi veri firmaları dünyanın en büyük ilk 20 firması arasında yer alıyor. Yapay zeka yeni elektrik, yeni güç kaynağı olacak.”
Bilim kurgunun artık bilim gerçeğe dönüştüğü bir sürecin başladığını vurgulayan Leonhard, yaşanan teknolojik gelişmelerle hukuk sisteminden siyasete, bankacılık sistemlerinden, sağlığa, lojistikten eğitime her alanın değişeceğini anlattı. Bankacılık sektöründe tüm işlemlerin dijital ürüne dönüştüğünü, Toyota’nın artık benzinli araç üretmeyeceğini açıkladığını, Amerika’da sürücüsüz araç talebinin hızla arttığını dile getiren Leonhard, “Robotlar önümüzdeki süreçte normalleşecek, e-ticaret patlayacak. Bilgisayarlar şu andaki versiyonlarının milyon katı gücüne ulaşacak. Bunun için geleceği anlamamız, kulak vermemiz lazım. Eğer biz kulak verirsek geleceğe hazır olabiliriz” dedi. Türkiye’nin ar-ge’ye bütçesinden ayırdığı payın yeterli olmadığını da belirten Leonhard, bunun artırılması gerektiğini vurguladı. 

“Rutin işleri elimizden alacak yaratıcılığımızı değil”
Robotların insanlar gibi düşünemediğini ama sınırsız bilgi işleme kapasitesine sahip olduğunu kaydeden Gerd Leonhard, “30 sene içinde insan gibi konuşup insan gibi davranan makineler olacağından eminim” dedi. 
Makinelerin tanımlanmış, rutin işlerin tamamını yok edeceğini belirten Leonhard, “Anca teknoloji bizi, insani özelliklerimizi geçemeyecek. Düşünen insan her zaman daha güçlü olacak. Makineler rutin işleri elimizden alacak, yaratıcılığımızı alamaz. Önümüzdeki 10 yılda insan idraki gerektirmeyen tüm işler makinelere devrolacak. Bizim elimizdeki zeka yardımı her zaman geçerli olacak” dedi. Makinelerin tek bir cins zekası bulunduğunu, sınırsız rakamsal işlem yapabildiğini vurgulayan Leonhard, “Hayattaki en önemli şey ilişkiler ve deneyimler. İş dünyası bu şekilde çalışıyor bu nedenle insanlardaki iletişim ve deneyim her zaman önemini koruyacak çünkü yüz yüze etkileşim güven için şart” dedi. Leonhard teknolojinin bir amaç adına kullanılması halinde başarı getirebileceğini de sözlerine ekledi. 

Eczacıbaşı: “Yaşam boyu eğitim şart”
Kongre’nin ikinci günün ana konuşmacısı ise Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı oldu. Konuşmasında Türkiye’nin tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişte zorlandığını ve treni yakalayamadığını belirten Eczacıbaşı, bilgi toplumuna geçişin ise zamanla yakalanması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin dijital ekonomiye geçiş alanında yaşadığı dönüşümleri ve dünyadaki son gelişmeleri ele aldığı konuşmasında Eczacıbaşı, sunumunu endüstri toplumundan post endüstri toplumuna geçişte esneklik, yakınsama, ağ yapısı ve güvenlik kavramlarını içeren 4 ana başlık üzerine kurdu. İnternetin insanlık tarihinde yerini aldığı 1989 yılını milat olarak gösteren Eczacıbaşı, şunları söyledi: 
“Biz hepimiz dijital göçmeniz. Sadece biz değil, çocuklarımız ve torunlarımız da dijital göçmen ve öyle olmaya devam edecekler, çünkü bu dünyanın yerlisi, sanki yok. Anlamak, sürekli çaba gerektiriyor. Bugün ilkokulda eğitim gören geçlerin yüzde 65’inin seçeceği meslekler, henüz var olmayanlar. Planlama ve öngörü dönemi geride kaldı. Yeni paradigmaya ayak uydurabilmenin tek yolu esnemeyi becerebilmek. Bu da yaşam boyu öğrenme ile mümkün.”
Bozguncu yenilik kavramı üzerinde duran Eczacıbaşı, ortaya çıkan her yeniliğin eskisini değiştirdiğini, tehdit ettiğini anlattı. Bu nedenle hukuk sisteminden eğitime, lojistikten, finans sistemine kadar her aşamada değişim yaşandığını kaydeden Eczacıbaşı, “Bundan 10 yıl önce Bitcoin ortaya çıktı ve kısa bir süre sonra ne olduğunu duyduk. Blockchain ve Bitcoin’in bozguncu yenilik kavramının en iyi örneği olduğunu düşünüyorum. Zaman içinde gördük ki Bitcoin ve kripto paralar finans dünyasının kurallarını tepetaklak edecek özelliklere sahip. Tabii ki henüz bu durum gerçekleşmedi fakat etme tehdidiyle karşımızda” dedi.

“Yeni modeller yaratmalıyız”
Konuşmasında beyin göçüne de değinen Faruk Eczacıbaşı, bundan korkulmaması gerektiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: 
“Ar-Ge toplumlar için çok önemli. Ortak akıl arayışını ise yalnız başınıza yapamazsınız. Türkiye dünyaya akademisyen gönderen 5. ülke konumunda. Buna Çin ve Hindistan da dahil. Birçoğumuz bundan rahatsız ama bir de şöyle bakalım. Bizim insanımız dünya networkünden pay alıyor. Dünya akademik çevresinden pay alıyor ve bu insanların bir ayağı da halen Türkiye’de. Bu insanlar oradayken de yararlanabiliriz. Neden buna uygun modeller geliştirmiyoruz? Göçen akademisyenlerimizden daha fazla faydalanabilmenin formülünü geliştirmeliyiz.”


 



Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER