Mersin, Türk tarımının sorunlarını masaya yatırıp önümüzdeki süreçte bu sorunların çözümü adına ülke genelinde hangi politikaların takip edilmesi gerektiğine dair yol haritasının belirlendiği önemli bir konferansa evsahipliği yaptı. Tarımsal sorunların çözümünde doğru kooperatifleşme modelinin öne çıktığı konferansta mevcut durumda üzerinde çalışılmakta olan şirketleşme modeline ise temkinli yaklaşıldı.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası işbirliğinde ‘Türkiye Tarım Politikaları ve Geleceği’ konferansı düzenlendi. Türk tarımının sorunlarının konuşulup çözüm arandığı konferansa, Mersin Valisi Ali İhsan Su, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan, çevre il ve ilçelerin oda ve borsa başkanları ile çok sayıda üretici katıldı.
Toplantının açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, tarımın ülkenin en önemli gündem maddesi olması gerektiğini söyledi. Ancak tarımda kafaların karıştığı bir dönemden geçildiğini dile getiren Kızıltan şunları söyledi:
“Üretim ve buna bağlı ihracatı destekleyecek politikalar yerine tarım ithalatının zirve yaptığı bir sürece girdik. Üretmek daha zahmetli, kolay yoldan ithal edelim psikolojisine büründük. Tarımda yaşanan reel sorunları çözmek yerine bu sorunları bir mazeret olarak kullanarak, merkezinde üreticinin olmadığı yeni ve içeriğini tam anlamadığımız bir tarım politikasına doğru gidiyoruz.
Kızıltan: “Tarım bizim için hayat-memat meselesi”
Tarım bizim için hayat-memat meselesidir, öyle görülmeli ve ülkenin başat gündemlerinden biri olduğuna, temelinde çiftçinin olmadığı bir yapılanmayla tarımda başarıya ulaşılamayacağına dikkat çeken Ayhan Kızıltan ayrıca, tarımın toplumlar için ulusal güvenlik meselesi kadar önemli olduğunun da altını çizdi. “S400 füzelerinin ulusal güvenliğimizdeki yeri neyse tarım ve gıdanın da önemi odur” diyen Kızıltan, “Mersin olarak Türkiye’nin ilk tarım teknoparkını kurduk. Tarımda millileşmeye, yerlileşmeye biz de katkı sunacağız. Mersin olarak tarım alanındaki savaşta ülkemiz tarımı adına güçlü bir cephe oluşturma çabasındayız” ifadelerini kullandı.
Sin: “Tarım politikası belirlenirken tüm paydaşlar koordineli çalışmalı”
Akdeniz Yaş Meyve Sebze Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin ise açılış konuşmasında tarım sektöründe sorunların çözümü için günü kurtarmak yerine orta ve uzun vadeli tarım politikalarına ihtiyaç olduğunu kaydetti. Bu politikanın belirlenmesi için tarım sektörünün tüm paydaşlarının ülke gereksinimlerine uygun koordineli çalışması gerektiğini dile getiren Sin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye tarımda çok başarılı. Dünyanın her kıtasında yarışabilecek konumdayız. İhracatta da lojistikte de ambalajda da iyiyiz. Üretimde de iyiyiz ama yeterli değil. Ülkemizde bilinçli üretici var. Dünya standartlarında üretim yapılıyor ama yüksek girdi fiyatları nedeniyle rekabetçi olmak zor.”
Hisarcıklıoğlu: “Dünyayı doyuran lider ülke olur”
Tarımın önemine dikkat çeken bir diğer konuşmacı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu oldu. Tarımın ihmal edilmemesini gerektiren 3 neden olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu bu nedenleri şöyle sıraladı:
“1 – Dünya nüfusu hızla artıyor ve insanlar karnını doyurmadan yaşayamaz.
2 – Dünyada en çok gıda harcaması yapan orta sınıf çok daha hızlı büyüyor.
3 – Çevre coğrafyamızda 2 milyar kişi yaşıyor ve bunlar 500 milyar dolar gıda, tarım ve hayvancılık ürünü ithal ediyor.”
Tüm coğrafyayı Türkiye’nin doyurabileceğini vurguladığı konuşmasında Hisarcıklıoğlu, dünyayı doyuran ülkenin lider ülke olacağının unutulmaması gerektiğini söyledi. Önümüzdeki süreçte 3. Tarım Orman Şurası yapılacağını da hatırlatan Hisarcıklıoğlu, bu Şura öncesi Tarım ve Ormancılık Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ile beklentilerini paylaştıklarını anlattı. Hisarcıklıoğlu, bu beklentileri ise şöyle sıraladı:
“1 – Ürettiğini satma modelinden satacağını üretme modeline geçmeliyiz.
2 – Tarım ve hayvancılıkta girdi maliyetlerimizi düşürmek için mutlaka birlikte üretim modeline geçmeliyiz. Bunu başarmanın yolu da kooperatifleşmeden geçiyor.
3 – Üreticiler için yeni bir finansman modeli lazım. Tarımsal destekler mutlaka ekim zamanından önce belirlenmeli ve birkaç yılı kapsamalı ki ona göre planlama yapılsın.
4 – Sektördeki işgücü ihtiyacını karşılamak adına yeni bir sosyal güvenlik sistemine ihtiyaç var.
5 – Hayvancılık ülkemiz şartlarına, coğrafyasına göre yeniden tasarlanmalı.”
Hisarcıklıoğlu, konuşmasını sektör adına TOBB bünyesinde yapılan çalışmaları özetleyerek tamamladı.
Seçer: “Hedef kitlemiz küçük aile işletmeleri”
Büyükşehir Belediyesinin tarım alanındaki çalışmalarını anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, “Hedef kitlemiz küçük aile işletmeleri. Bunun dışına çıktığımızda başarılı olma şansımız yok” dedi. Her adımın proje dahilinde atılması gerektiğini anlatan Seçer, Torosların eteğinde 300 metrekare ya da 2 dönüm arazilerde başta kadın üreticileri destekleyeceklerini söyledi. Bunu yaparken de politik bir beklenti içinde olmadığını vurgulayan Seçer, “Kooperatiflere yönelmeliyiz. Kurduğumuz Kadın Daire Başkanlığı uhdesinde özel bir çalışma birimi oluşturdum. Tarım Dairesi ile eşgüdümlü çalışıyor. Üretimini belediyeye satacak kadın kooperatifi oluşturuyoruz. Süt Projesini başlattık. Bu projenin başarısı da kooperatifleşmeye dayanıyor. Sözleşmeli üretimi önemsiyoruz. Bu konuda bir pilot çalışma da başlattık” dedi.
Su: “İşletmeleri orta büyüklüğe çıkarmaya çalışıyoruz”
Mersin’in tarımsal gücüne değinip bu alanda yürütülen yatırımlar hakkında bilgi veren Mersin Valisi Ali İhsan Su, Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele çalışmaları, çiftçiye dağıtılan güneş panelleri, kurulumu tamamlanan Tarım Teknoparkı ile Gıda İşleme İhtisas OSB hakkında bilgiler paylaştı. İşletmeleri orta büyüklüğe çıkarmaya çalıştıklarını kaydeden Su, ıslah çalışmaları yürüttüklerini, biyolojik mücadeleye önem verdiklerini ve genç çiftçilere yönelik projeler geliştirdiklerini söyledi.
Yıldırım Tarımda Milli Birlik Projesi’ni anlattı
Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım açılış konuşmasında Cumhuriyetten günümüze Türk Tarım Politikalarını özetledi. Dünya genelinde tarım politikalarının sektör paydaşlarıyla birlikte belirlendiğini anlatan Yıldırım, Türkiye’de ise bu politikaların özel şirketler aracılığıyla yapılmasından şikayetçi oldu. Ardından Tarımda Milli Birlik Projesi’ne değinen Yıldırım, bu proje kapsamında Semerat ismiyle bir Holding kurulacağını, onun altında da Milli Birlik Kooperatifi diye adlandırılan yeni bir oluşumun yer alacağını anlattı. TMO’nun, KİT’lerin, AOÇ’nin bu yapıya bağlanacağını kaydeden Yıldırım, Tarımda Milli Birlik Projesi diye adlandırılmasına rağmen Holding bünyesinde Unilever gibi uluslararası bir ortağın yer alacağına da dikkat çekti. Yıldırım, sözlerini Milli Birlik Kooperatifi’ne değinerek sürdürdü. Tarım Bakanlığı’nın tüm taşra teşkilatının, Tarım Kredi Kooperatifi’nin kapanarak bu kooperatifin kurulacağını kaydeden Yıldırım, “Projede en son maddelere de üretici konulmuş. Çiftçi, ormancı, balıkçı, tarım aktörleri olarak belirlenmiş. Bunlar üretip kooperatife verecek. Holding kooperatiften alıp dünyaya pazarlayacak ve Türkiye bu proje sonunda tarımda bir dünya markası çıkaracak” dedi.
Yeni destek stratejisine de değinen Yıldırım, yeni stratejide çiftçiye puan verileceğini ve çiftçinin de desteğe topladığı puanlar ölçüsünde ulaşabileceğini bildirdi. Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı:
“Özetlemek gerekirse, tarımda yeniden bir kurtuluş savaşına ihtiyaç var. İkincisi ülkenin tarımsal potansiyeline uygun, kendine yeterliliği esas alan teknoloji destekli örgütlenmeyi esas alan yeni bir modele ihtiyaç var. Her ülkenin kendi coğrafyasına, iklimine, çiftçisine göre bir politikası olur. Avustralya şunu çok iyi yapıyor, alıp gelelim denemez. Son olarak yapısal sorunları çözecek bir programa ihtiyaç var. Yerelde kalkınma modelleri lazım. Kooperatifçilik önemli”
Kocaoğlu: “Güvenilir olmak önemli”
İzmir önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’de geçmiş dönemde tarım sektörüne yönelik yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Öncelikle üretim alanlarına giden yolları asfaltlattıklarını, böylece ürünün taşınma sırasında zedelenmesinin önüne geçtiklerini kaydeden Kocaoğlu, ardından Tire Süt Kooperatifi ile birlikte çalışmaya başladıklarını söyledi. Yoksul ailelere süt dağıttıklarını, sütün yanı sıra fidan, süs bitkisi gibi ihtiyaçları da kooperatiflerden almaya başladıklarını kaydeden Kocaoğlu, kooperatiflere verdiği destek nedeniyle Köylü Belediye Başkanı diye adlandırıldığını anlattı. Bununla da yetinmediklerini ve ilçelerde kurulacak soğuk hava deposu ile bir paketleme tesisine destek olduklarını dile getiren Kocaoğlu, bunlar sayesinde üreticinin ürününün değerinin arttığını söyledi. Hayvancılığa da önemli destekler verdiklerini bildiren Kocaoğlu, belediye başkanlığını bıraktığında 25 bin civarında koyun keçi dağıttıklarını dile getirdi. Özellikle kadınlara dağıtım yapıldığını bildiren Kocaoğlu bu kadınların hayvan varlığını daha da artırıp bir yandan ev işlerini yaparken diğer yandan asgari ücret kadar aylık kazanç elde ettiğini söyledi. Bal yetiştirene ücretsiz petek, cins arı dağıttıklarını, paketleme tesisleri kurduklarını açıklayan Kocaoğlu, çiftçiye ilaçlama makinesinden mazota kadar hemen her alanda destek olduklarını söyledi.
Türkiye’de tarımın yıllarca ihmal edilerek sanayileşmeye ağırlık verildiğini vurgulayan Kocaoğlu şunları söyledi:
“Yapılan işte başarıya ulaşabilmek için en büyük sermaye güvenilir olmaktır. Ancak sadece güven de yetmez. Nasıl şirketler, devletler, belediyeler denetleniyorsa kuracağınız kooperatiflerin de iyi denetlenmesi sağlanmalı. Bu sadece evrak denetimi değil, maliyetlerden finansmana varana kadar her aşama denetlenmeli. Bizim insanımız sabırlıdır. Zoru gördüğünde Avrupa’nın 250 senede yaptığı işi 30 yılda yapar. Akıl ve bilim önderliğinde projeleri bulup bilim adamlarıyla çiftçilerle görüşüp onların önerilerini alarak yaptığımız stratejik planlarla doğru kararlar alıp doğru uygulamalar yaptık. Onlar da sahiplendiği için başardık. Çiftçi, üretici sahiplenmezse başarı mümkün değil.”
Eskiyörük: “Kooperatifleşme Türk tarımının kurtuluş reçetesidir”
Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük de kooperatifleşmenin önemine değinerek, neden bu alanda çalışmak gerektiğini anlattı. Kooperatifleşmeyi Türk tarımının kurtuluş reçetesi olarak gösteren Eskiyörük, “Kimse kendisini tek başına kurtaramaz. Kapitalizmin vahşileştiği süreçte yaşama şansı daralıyor. Ne zaman birlikte çalışıp birlikte üretip, işleyip pazarlama oluşturabilirseniz o zaman ayakta kalabilirsiniz. Bunu sağlamak da kooperatiflerle mümkün” dedi. Eskiyörük kooperatifleşmenin getireceği faydaları ise şöyle sıraladı:
“İlk olarak üretim maliyetleri düşecek. Ardından üretim kayıt altına alınarak veri oluşacak. Üçüncüsü planlı üretimle fiyat istikrarı sağlanacak. Sonrasında üreticinin pazarlama sorunu giderilecek. Gıda güvenirliği ile tüketici korunacak. Çiftçilik güvenceli bir meslek olacak. Kırsalda kalkınma sağlanacak ve köyden kente göç önlenecek.”
Türkiye’nin mevcut durumda varlık içinde yokluk çektiğini ancak bunun bir kader olamayacağını ifade eden Eskiyörük, çözümün kooperatifleşmek olduğunu söyledi. Tire Süt Kooperatifi’nin bu bağlamda yürüttüğü çalışmaları özetleyen Eskiyörük hedeflerinin Hollanda ve Fransa’ya süt satmak olduğunu anlattı.
Akcan: “Sürdürülebilir tarım politikası olmalı”
Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan ise Türkiye’de tarım politikası bulunmamasından şikayetçi oldu. Türkiye’nin milli güvenlik konseyinde tarım politikası yerine silahlanma konuşulduğunu kaydeden Akcan, “Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı kitabına kazınacak şekilde netleşmiş keskin politikası olmalı. yöneticilere göre değişmeyecek, sürdürülebilir bir politika belirlenmeli ve bu politika en az 25 yıllık vizyon önümüze koymalı” dedi. Türkiye’nin demografik yapısı nedeniyle küçük işletmelerin desteklenmesi gereğinin belirlendiğini kaydeden Akcan, büyük holdinglerin sermayelerinin tarıma girmesinin kısa vadede sempatik gözükmesine rağmen uzun vadede tekelleşmeyi getireceğini anlatan Akcan, Türkiye Tohumcular Birliği olarak bu çalışmaya karşı çıktıklarını söyledi. Türk tarımı için bir diğer handikap olarak girdi maliyetlerini gösteren Akcan, üreticinin de tüketicinin de yaşananlardan memnun olmadığını, sübvansiyonların yetersiz kaldığını dile getirdi. Üreticinin girdi maliyetlerinin yüzde 30-50’sinin devlet tarafından sübvanse edilmesi gerektiğine değinen Akcan, aksi halde üreticinin üretimden çekileceğini ve ülkenin her alanda yurtdışına bağımlı kalacağını ifade etti. Akcan, “Sübvansiyonla kendi paramızı kendi içimizde tutacağımız için üretimin artması ithalatın azalması, üretimin kalitesinin artması ve ürünün ihracata yönelmesini sağlayacağız. Biz ise ithalatla üreticiyi terbiye etmeye çalışıyoruz. Böyle terbiye olmaz. Dış borcumuz artar, kaynaklarımız dışarı akar” değerlendirmesini yaptı. Eğitim ve kooperatifleşmenin önemlerine de değinen Akcan, konuşmasında tohumculuk sektörünün sorunlarını da özetledi.
Yaltır, Türk tarımının sorunlarına değindi
Çilek Üreticisi Mehmet Yaltır da kurulması planlanan Semerat Holding’e değindi. Böyle bir yapılanmanın mümkün olmayacağını, sadece zaman kaybı yaşanabileceğini kaydeden Yaltır, ardından tarımda neden sorun yaşandığını şu sözlerle özetledi:
“Tarımda ilk yanlış bana göre 1940’larda Güneydoğu’daki feodal düzeni değiştirmek adına yapılmak istenen Toprak Reformuydu. Bu reform Çukurova, Ege ve Marmara’daki üreticinin tarımdan kaçmasına neden oldu. Ziraat fakülteleri en düşük puanla girilen üniversiteler haline geldi. Çiftçi kendi karnını doyuramıyor ki mühendis çalıştırsın. Böyle olunca da kalite düştü. Müteşebbis para kazanamayınca sektörden kaçtı. Beyin takımı olacak ziraat mühendisleri kaçtı. Sektörde sıkıntılar arttı.”
Sorunun çözümü için yapılması gerekenleri ise Yaltır şöyle sıraladı:
“Küçük üreticinin erişemediği teknolojiyi ona sağlamak önemli. Sonra pazarlama sorunu çözülmeli. Malını satacak ama nasıl satacak?İşte bu noktada sözleşmeli tarım ya da kooperatifleşme modelleri karşımıza çıkıyor. Büyük üretici kendisi pazarlar, tüm dünyada da modeller bunlardır. Yeni modelde sözleşmeli tarım ya da kooperatifleşme seçilecekse bunlar mutlaka vergi indirimi ya da krediler yoluyla özendirilmeli. Üreticiler başka türlü bu sisteme geçmez.”
Konferansın tüm kaydını aşağıdan izleyebilirsiniz.