Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik gelişmeler, riskler ve fırsatlara dair genel bir değerlendirme yaparak iş dünyasına büyük resmi çizen ekonomistler, Küresel Piyasalar ve Riskler konulu panelde önümüzdeki süreçte iş dünyasının atması gereken adımları, alması gereken aksiyonları anlattı. Bu dönemde kur riskinin yönetiminin profesyonellere bırakılması görüşünde birleşen uzmanlar, kuru takip etmek yerine şirketlerin verimliliklerini artırma yöntemlerine odaklanmaları tavsiyesinde bulundu.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) kuruluşunun 134’üncü yıldönümü etkinlikleri kapsamında ekonomi paneli düzenledi. Moderatörlüğünü Bloomberg HT Yapımcısı Sami Altınkaya’nın üstlendiği Küresel Piyasalar ve Riskler konulu panelin konuşmacıları MTSO Danışmanı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, İnfo Yatırım Menkul Değerlerden Mert Yılmaz ve Ünsped Gümrük Müşavirliğinden Rıza Mehmet Korkmaz oldu. Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerin, yaşanan risklerin ve fırsatların anlatıldığı panelde iş dünyasına önümüzdeki süreçte almaları gereken aksiyonların ipuçları verildi.
Mersin Vali Yardımcısı Süleyman Deniz’in de katıldığı panelin açılış konuşmasını MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan yaptı.
Uzunoğlu: “5 çeyrektir yatırımlar gelmiyor”
Ekonomiyi izlerken bakılması gereken 5 önemli gösterge olduğuna değinen MTSO Danışmanı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, bu göstergeleri büyüme, işsizlik rakamları, bütçe dengesi, cari denge ve enflasyon olarak sıraladı.
Ekonomi büyümüyorsa şirketlerin nakit akışının bozulacağını, üretilen malın satılamayacağını, stokların eriyeceğini kaydeden Uzunoğlu, Türkiye’nin büyüme rakamlarının da gerilediğine dikkat çekti. Son çeyrekte yüzde 0.9’luk bir artış yaşandığını hatırlatan Uzunoğlu, “Bu işin kaynağına bakınca kamu harcamaları görünüyor. Ancak tehlikeli bir durum var 5 çeyrektir yatırımlar gelmiyor” dedi. Ardından işsizlik rakamlarını değerlendiren Uzunoğlu, işsizliğin büyük sorun olduğunu ve yatırımların olmadığı ortamda iş yaratmanın da mümkün olamayacağını söyledi. Karşılıksız verilen desteklerin de işsizliği körüklediğine işaret eden Uzunoğlu, bu yöntemle insanların evde oturmasının teşvik edildiğini söyledi. Bütçe dengesine de değinen Uzunoğlu, vatandaşın son 2-3 yıldır kendisini korumak ardına bütçesini sıktığını anlattı. Dış dengede ise cari fazla verildiğini açıklayan Uzunoğlu, “Cari dengede fazla vermek iyi. Döviz üretmeye başlamışız ama büyüme olmazsa otomatik olarak ithalat azalır ve döviz de üretemezsiniz” değerlendirmesini yaptı.
Son olarak enflasyona değinen Uzunoğlu, şunları söyledi: “Gelişmekte olan ekonomilerde ortalama enflasyon yüzde 4. Gelişmiş ülkelerde ise 1.75. Türkiye’ye gelince biz halen çift haneli enflasyon rakamlarıyla uğraşıyoruz. Nedeni kur artışı deniyor, hayır değil. Kur artışı enflasyona neden olmuş olabilir ama bunun temeline bakmalı. Siz yıllarca üretimi ithalata bağımlı hale getirirseniz. Tarım ülkesi olarak tarım ürünlerini dahi ithal ederseniz kur artınca enflasyon olur. Üretimden çıkıp hizmet sektörüne yönelirseniz enflasyon artar.”
“Kur riskinizi yönetmeyi profesyonellere bırakıp işinize yoğunlaşın”
Uzunoğlu iş dünyasının bu şartlarda nasıl hareket etmesi gerektiğinin ipuçlarını da verdi. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte yavaş büyüyeceğini, hızlı bir büyüme halinde cari açığın patlayıp döviz kurlarına ciddi baskılar gelebileceğini kaydeden Uzunoğlu, şu tavsiyelerde bulundu: “Hızlı büyüme olmayacağı için nakit akışınız önümüzdeki dönemde de bozulmaya devam edecek. Finans, kapital şu anda büyük firmaların insafına kalmış durumda. Çünkü kredileri onlar kullanabiliyor. Bu nedenle ev, araba almak gibi hayaller kurmayın. Kur ve faiz riskinizi iyi yönetin ama bunu kendiniz yönetmeye çalışmayın. Mutlaka profesyonellerden hizmet alın. Siz, işinizi nasıl yöneteceğinize, veriminizi nasıl artıracağınıza odaklanın.”
Yılmaz: "İki sorun var biri eğitim, biri hukuk"
İnfo Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz ise bardağın dolu tarafını göstermek istediğini söyledi. Türkiye genelinde artık en kötünün görüldüğü, dipten dönüşün toparlanmanın sinyallerinin gelmeye başladığı algısı bulunduğunu anlatan Yılmaz, “Ancak bu algıdan ülkenin hızla eski günlerine geri döneceği anlamını çıkarmak zor. Esas sorun büyümek değil, işin zeminini sağlamlaştırmadan, fiyat istikrarı sağlamadan büyümek” dedi. Türkiye'nin önünde iki önemli sorun bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, bunlardan birisini eğitim, diğerini ise hukuk olarak açıkladı. "Bu ülkedeki çocukların yüzde 65'i okuduğunu anlayamıyor, neden sonuç ilişkisi kuramıyor" diyen Yılmaz, bu sorun çözülmeden ülkenin büyümesinin beklenmesinin zorluklarına dikkat çekti.
"Kur riskinizi kontrol edin"
Dövize yönelik değerlendirmeler de yapan Mert Yılmaz, kur ne olur diye düşünmek yerine firmaların kur riskinden korunmasının önemli olduğunu söyledi. "Dünyada belirsizlikler sürerken, döviz açığı varken kimse rahat uyuyamayız" diyen Yılmaz, "Kendi işinizi doğru kur riski ile yönetme konusunda adım atmalısınız" tavsiyesinde bulundu. Kurun artık 5.80'in altına inmesinin doğru olmayacağına da değinen Yılmaz, ekonomi yönetiminin de düşük bir kur isteği olmadığını anlattı. Nasıl bir 2020 yılı beklediği sorusunu da yanıtlayan Yılmaz, 2019'a göre daha iyi olacağını düşündüğünü ama istenen temponun yakalanmasının zor olacağına inandığını söyledi. İstenen büyüme rakamlarına giderken dikkatli adımlar atılması gerektiğini kaydeden Yılmaz, "Faiz indiriminde dar bir alan kaldığını düşünmüyorum. Binanın temelini sağlamlaştırmadan tek hane faiz vurgusunda ısrarcı davranmak günün birinde farklı yan etkilerle karşı karşıya bırakabilir" yorumunu yaptı.
"Firmaların MR'ı doğru çekilmeli"
Türkiye'nin kamuda da özel sektörde de verim sorunu bulunduğunu belirtip, eski iş yapma yöntemleriyle rekabetin mümkün olmayacağını kaydeden Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Zor bir dönemden geçiliyor ve doğru destekler verilmeli. Şirketini kurtaracak, insana, teknolojiye yatırım yapmış, üreten, ihracat yapan bir firmaya 100 lira destek verseniz zor döneminde belki onu kurtarabilecekken alacağı parayı batıracağı belli olan bir başka firma da 100 lira destek istiyor diye var olan destek 50-50 paylaştırılınca ikisi de batıyor. Bu hatadan vazgeçilmeli. Sektörlerin tek tek MR'ı çekilmeli. Rekabet gücü olmayanları, insana, teknolojiye yatırım yapmayanları sistemden çıkarmalı. Adam ben battım diyor, devlet hayır batmadın biz seni yüzdüreceğiz diye ısrar ediyor. Böyle olmaz. herkese farklı reçete yazılmalı."
Korkmaz: "İhracat üzerindeki yükler kaldırılmalı"
Üspet Gümrük Müşavirliğinden Rıza Mehmet Korkmaz ise dünyadaki gelişmeleri değerlendirip büyük resmi çizip, son 10 yılda dünyada yaşananların Türkiye'ye etkilerini değerlendirerek konuşmasına başladı. Dünya ekonomisinin 1980'den bu yana yüzde 3.9 büyüdüğünü ama son 8 yılda bu büyüme trendinin yüzde 3.6'lara doğru gerilediğini kaydeden Korkmaz, bu yılın da yüzde 3.2 ile tamamlanacağının öngörüldüğünü söyledi. Geçmişte ülkelerdeki büyümenin dünya ekonomisini büyüttüğünü ve bunda Çin'in önemli rol üstlendiğini vurgulayan Korkmaz, "Çin, uzun süre çift haneli rakamlarla büyüdü. 1980'den bu yana ekonomisi 40 kat büyüdü. Bu da dünya ekonomisine yansıdı. Dünyanın bu büyümeye reaksiyonu ise ticaret savaşlarıyla kendisini gösterdi. Amerika korumacı bir refleksle Çin ürünlerine vergi getirdi. Çin buna karşılık 'Bir Kuşak Bir Yol' Projesi ile tarihi İpekyolu'nu canlandırıp Avrupa'ya daha hızlı ulaşım imkanı sağladı" dedi.
Bu gelişmeler yanında dünyada hızlı bir dijitalleşme süreci başlayıp dijital ticaretin geliştiğini kaydeden Korkmaz, yaşanan gelişmelerin Türkiye'yi nasıl etkilediğini ise şöyle özetledi: "Coğrafya bazı fırsatlar ve riskler sunuyor. Önümüzde bir mülteci sorunu var. Bu, coğrafyamızın bize yüklediği bir yük ama fırsatlar da var. Hidrokarbon ithalatı bir diğer yük. Türkiye bunun ithalatı için geçen yıl 43 milyar dolar döviz harcadı. Tüm çevremiz ihracat yaparken biz ithal ediyoruz. Libya’dan gelecek iyi bir haber bu noktada önemli. Krizi iyi yönetirsek belki sorunları çözer. Türkiye coğrafyası ile lojistik için ciddi fırsatlar sunuyor. Ülkemizde bine yakın antrepo var. Bir bölümü Mersin'de. 600’ü genel 400’ü özel antrepo. 21 milyon metrekare yani 471 milyon metreküp kapasiteye sahibiz. Ancak bu kapasite atıl duruyor. Türkiye’nin mevcut kapasitesini Polonya, Bulgaristan kullanıyor. Türkiye'de mevzuat iyi yönetilemediği için Bulgaristan’a Polonya'ya gitmeyi dahi düşünür hale gelenler var. Bürokrasiyi azaltmalıyız. Türkiye'nin daha çok ihracat yapması gerekiyor. İhracat maliyetlerini azaltmalıyız. Bir konteyner başına ihracat maliyeti 338 dolar. İhracatçıya ne kadar büyük bir maliyet yüklendiği ortada. Son dönemlerde gümrüklerde tek pencere sistemi oluşturuldu. Bu sisteme 21 kurum toplamda 126 belge veriyor. İhracatı bu kadar zorlaştıran başka ülke yok. İthalat 4 saat, ihracat 10 saat sürüyor. Bunlar mutlaka değişmeli. Katmadeğerli üretim yapmamız gerekiyor. İhraç ürünlerimizin kilogram fiyatı 1.29 dolardı, bu yıl 1.13 dolara düştü. Tarımda daha iyi şeyler yapmalıyız. Temiz ürün kavramı önemli. Tarımda Türkiye'nin kalkınabileceği çok önemli değerler var, değerlendirmeliyiz."
Paneli izlemek için videoya tıklayabilirsiniz.