Mersin ve bölgesinde özellikle sert çekirdekli meyveler ile narenciye üzerinde ciddi ekonomik kayıplara neden olan Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda başlatılan kimyasal, biyoteknik ve kültürel mücadele bu yıl da devam edecek. Konuyla ilgili düzenlenen panelde bugüne kadar yürütülen mücadelenin sonuç verdiği ve yüzde 40 olan sinek popülasyonunun yüzde 1’in altına indiği bildirildi.
Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Uluslararası 14. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı ile eş zamanlı olarak ‘Akdeniz Meyve Sineği ile Mücadele Paneli’ düzenlendi. Panelde, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) da geçtiğimiz yıl yürütülen mücadelede aktif görev aldığı çalışmaların detayları katılımcılarla paylaşıldı. Panele, Mersin Valisi Ali İhsan Su, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Murat Şahin, Mersin İl Tarım ve Orman Müdürü Arif Abalı, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan’ın yanı sıra üreticiler, ziraat mühendisleri ve ilgili kurum yetkilileri katıldı.
Panelin açılışında konuşan Mersin İl Tarım ve Orman Müdürü Arif Abalı, Akdeniz Meyve Sineğinin (AMS), tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ve Mersin’de de yaş meyve üretim ve ticaretini olumsuz etkileyen en önemli zararlılardan olduğunu söyledi. Bu zararlıların doğrudan ürün kaybına yol açması yanında ihracatı da olumsuz etkilediğine dikkat çeken Abalı, yaklaşık 4 yıldır Mersin ve bölgesinde ciddi maddi kayıplar yaşandığını anlattı.
2016’da Toroslar ve Mezitli ilçelerinde şeftali üretim alanlarında 20 bin ton ürün ve 16 milyon TL ekonomik zarar meydana geldiğini kaydeden Abalı, “Ekonomik kaybın önlenmesi adına kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla hem sert çekirdekli hem de narenciyeye zarar veren bu zararlıya karşı nasıl mücadele edeceğimizi çalıştık, projeler hazırladık” dedi.
Abalı: “Toplu mücadeleyle zararlı oranı binde 8’e kadar düşürüldü”
2018’de hazırlanan proje bütçesi dahilinde3 milyon TL ile 160 bin tuzak alarak üreticilere dağıttıklarını dile getiren Abalı, projenin yaklaşık 20 bin dekar alanda 2 bin 519 üreticiye ait şeftali bahçesinde uygulandığını bildirdi. Bu mücadele sonunda 2017 yılında yüzde 40 düzeyinde olan bulaşık meyve oranının 2018’de binde 8’e kadar düşürüldüğünü bildiren Abalı, “Ayrıca üretim maliyeti azaldı, ürün kaybı önlendi, üretici geliri, ürün birim fiyatı ile ürünlerin iç ve dış pazarlarda pazarlama kapasitesi arttı” dedi. Üreticilere ve ilgili sektörlere de eğitimler verildiğini aktaran Abalı, ayrıca Mersin Valiliği koordinasyonunda üreticilere 300 bin adet siyah plastik poşet dağıtılarak, bahçelerde hasat artığı olan bulaşık meyvelerin toplanarak imha edildiğini söyledi.
Türkiye genelinde Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü koordinatörlüğünde Mersin de dahil olmak üzere 45 ilde Akdeniz Meyve Sineği Takip Projesi yürütüldüğünü de açıklayan Abalı şu bilgileri verdi:
“Bu sorun çiftçinin tek başına mücadele edebileceği bir sorun değil. Bu nedenle yine kendi uzman personelimizin geliştirdiği yazılımlarla Türkiye’de bir ilke imza attık. Mersin’de Akdeniz Meyve Sineği popülasyonunun anlık olarak takip edilmesini sağlayan AMS Takip Programı oluşturduk. Bu sayede popülasyon artışlarını anlık yorumlayıp toplu mücadele alarmları vermeye başladık ve birlikte mücadeleden ciddi sonuçlar da aldık.”
Şahin: “Bu yıl da eylem planımız var”
Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Murat Şahinde Bakanlık olarak yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdi. Özellikle turunçgil üretimine değinerek Akdeniz’de yoğun olarak üretilen bu ürünün milli ekonomiye katkısını bildiklerini ve üreticilerin daha kaliteli ürüne ulaşıp yüksek verim alması adına bakanlık olarak gerekenleri yapmaya çalıştıklarını anlatan Şahin, şöyle konuştu:
“Akdeniz Meyve Sineği özellikle narenciye ürünlerinde yoğun olarak bulunuyor. Ürün kayıplarına neden olan bu zararlının önlenmesi için sadece bakanlık olarak harekete geçmemiz yetmiyor. Tüm taraflar üzerine düşeni yapmalı. Bu çerçevede bir eylem planımız var. Bu planla, Akdeniz Meyve Sineğinin popülasyonunun kırılması yönünde bir aşama kaydedildiğini hepimiz gördük. 2019 yılında da mücadele için bir eylem planımız var. Yine tüm tarafların taşın altına elini koymasını bekliyoruz. Aksi halde başarıdan söz edilemez.”
Bakanlık olarak bu zararlıyı il ve ilçe müdürlerinde teknik ekipler oluşturarak ziraat mühendislerinden takip edeceklerini ifade eden Şahin, “Bu arkadaşlarımız aracılığıylaarazide elde ettiğimiz verileri üreticilerle, sektörle, üniversite ile paylaşacağız” dedi. Zararlıların kaynağında imhasının önemli olduğunu ifade eden Şahin, bu nedenle özellikle zararlı topraktan çımadan önce toprak işlemesinin büyük önem taşıdığını anlattı. Şahin, üreticiden paketleme evi çalışanlarına kadar tüm kesimlerin atık ürünlerde zararlı oluşumunun önüne geçme adına mücadele vermesi gerektiğini vurguladı.
Su: “Sinek oranı yüzde 40’tan yüzde 1’in altına indi”
Mersin Valisi Ali İhsan Su ise Akdeniz Meyve Sineğinin meyvelere zarar verme noktasında en büyük zararlılardan biri olduğuna değinerek, “Hükümetimiz, devletimiz, ilgili bakanlığımız ve il müdürlüklerimiz geçen yıl ciddi bir mücadele gerçekleştirdi. Biz de ilimiz için 2018’de yaptığımız mücadele ile yüzde 40’larda olan sineği yüzde 1’in altına indirdik. Bir taraftan 160 binin üzerinde kapan, diğer taraftan 300 bin adet poşet dağıttık. Çiftçilerimizi bilgilendirdik, ilaçlama yaptık. Bu sayede geçen yıl çiftçilerimizin ürünleri daha kaliteli oldu ve daha iyi fiyatlarla ürünlerini satabildi. Bundan sonra da mücadele sürecek. Bu yıl da yine kapan dağıtımını gerçekleştireceğiz. Akdeniz Sineği ile mücadelede en iyi sonucu almaya, yüzde 1’in altında tutmaya gayret edeceğiz” ifadelerini kullandı.
PANEL:
Kimyasal, biyoteknik ve kültürel mücadele bir arada devam etmeli
Açılış konuşmaları sonrasında Moderatörlüğünü Prof. Dr Nedim Uygun’un yaptığı Akdeniz Meyve Sineği (AMS) Paneli başladı. Panel öncesi kısa bir değerlendirme yaparak sinek hakkında bilgi veren Melih Uygur şunları söyledi:
“Dünyadaki en büyük zararlılardan biri. Her şeyden önce inanılmaz hızlı çoğalıyorlar. Bir dişi bir seferde 300 yumurtaya sahip olabiliyor. Hiçbir etken olmasa 150 dişi ve 150 erkek sinek dünyaya gelse ikinci nesilde, üçüncü nesilde tek bir sinekten oluşacak sayı milyonların üzerine çıkıyor. Bazı zararlılar bir ya da iki bitkide etkisini gösterirken AMS’nin 300 farklı bitkide kendisini gösterdiği tespit edildi. Üstelik yaşam şekli de diğerlerinden farklı. Dişi böcek yumurtasını doğrudan meyvenin içine bırakıyor. Bu nedenle yumurtaya karşı bir tedbir alamıyorsunuz. Oysa meyvenin gövdesinde olsa ona müdahale edilebilir. Meyve içinde larva oluyor ona bir şey yapamıyoruz, ardından beslenince toprağın 2,5 – 3 cm derinine iniyor ve pupa oluyor, ona da bir şey yapamıyoruz. Kısaca yalnızca ergin dönemde müdahale edilebiliyor. Ergin dönemde de hepsi aynı gün çıkmıyor. 3-4 gün aralıklarla çıkıyor ve yaşam şekli de müdahaleyi zorluyor.”
Sıcak iklimi sevdiklerini de anlatan Prof. Dr. Uygun, bu nedenle küresel iklim değişimine bağlı olarak da bu zararlının popülasyonunda artış yaşandığını dile getirdi.
Derin: “Çok başarılı sonuçlar aldık”
İlk panelist Mersin İl Tarım Orman Müdürlüğü Yetkilisi Kubilay Derin oldu. Sunumunda mücadelenin detayları hakkında bilgi veren Derin, çalışmalara 2015 yılında Çukurova Kalkınma Ajansı’na verilen bir proje ile başladıklarını anlattı. “O yıllarda bu sineğin zarar olarak karşımıza çıkacağını ön görüyorduk” diyen Derin, 2016 yılında sorunun büyümesiyle birlikte yaşanan sıkıntıları üreticinin de fark etmesi, farkındalık oluşturulması adına konunun tüm taraflarıyla bir araya gelip Çalışma Grubu oluşturarak eylem planı hazırladıklarını anlattı. Üreticinin sorunlarını gidermek adına kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlediklerini dile getiren Derin, “Kısa vadeli hedefimiz üreticinin bilinçlendirilmesi olunca 2017 yılında ulaşabildiğimiz tüm alanlarda özellikle sert çekirdekli meyve üreticilerine yönelik eğitimlere başladık ve 2018’de de buna devam ettik” dedi. Eğitimleri arazide ve uygulamalı yapmalarına rağmen sonuç alamayınca strateji değişikliğine gittiklerini anlatan Derin, şu bilgileri verdi:
“Kimyasal mücadele ile sonuç alamayınca biyoteknik mücadele hazırladık ve o dönemki Kalkınma Bakanlığı’ndan destek alarak 3 milyon TL bütçe ile 156 bin adet tuzak aldık. 2018’de Valilik de 4 bin adet tuzakla bu çalışmaya destek verdi. 23 köyde 20 bin dekar alanda 2 bin 500’ün üzerinde üretici ile bu projeyi yürüttük.
Ardından 2018 yılı Temmuz ayında bakanlık yayınladığı bir genelge ile tüm STK’lara, kamu kurumlarına ve üreticilere bir görev yükledi. Bu çerçevede kimyasal ve biyoteknik mücadeleye kültürel mücadele de dahil edildi. Böylece Mersin Valiliği koordinesinde tüm kurum ve kuruluşların katkısıyla 300 bin adet poşet alınarak üreticilere ulaştırıldı. Bu poşetlerle sinek oluşumuna yol açan ağaçların altına dökülüp çürüyecek meyveler toplandı ve çok da etkili oldu. Zararlı çok dayanıklı olduğu için toplu mücadele uyarıları verdik. Bu uyarılarla da başarıya ulaştık. Belediyelerle iş birliği içinde çöplerin ilaçlanmasından meyve sebze atıklarının bertaraf edilmesine, meyvesuyu fabrikalarından gelen kasaların dezenfekte edilmesinden, meyve sebze hallerinde artan ürünlerin bertaraf edilmesine kadar her konuda önlem alındı ve il genelinde AMS popülasyonunun artması önlendi.”
2018 yılında il genelinde Haziran ayındaki ani popülasyon artışının Temmuz sonunda kırıldığını kaydeden Derin, “Etkili ve ekonomik şekilde topyekûn mücadele stratejisiyle yaklaşınca elde edilen başarı çok yüksek oldu” dedi. Ancak popülasyonu düşürmenin tek başına yeterli olmadığını ve üründeki vuruk oranını da azaltmak gerektiğini bildiren Derin, bu alada yürütülen çalışmalardanözellikle şeftalide ciddi sonuçlar aldıklarını ve 2017’de yüzde 40 olan bulaşık meyve oranının 2018’de binde 8’e kadar düştüğünü söyledi. Turunçgilde ise vuruklu meyve oranının binde 5 ile yüzde 1,3 arasında gerçekleştiğini ifade eden Derin, ayrıca yürütülen çalışmada kimyasal kullanılmaması nedeniyle kalıntı sorununun önüne geçildiğini de sözlerine ekledi.
Yayla: “Küresel değişimin AMS üzerindeki etkileri araştırılıyor”
Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nden Dr. Miraç Yayla ise konuşmasınaturunçgilin kent ekonomisine katkıları hakkında verdiği bilgilerle başladı. Türkiye’nin turunçgil üretiminde dünyada 9’uncu sırada yer aldığını ve en önemli rakibinin ise 6’ncı sıradaki İspanya olduğunu bildiren Yayla, “İhracata bakıldığında ise İspanya dünya ihracatında yüzde 30, Türkiye ise yalnızca yüzde 7’lik paya sahip” dedi. Turunçgili en fazla Rusya, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere gibi ülkelerin ithal ettiğini bildiren Yayla, “Bizim için en önemli kalem ise limon. İspanya bu ürün özelinde lider, biz ise 4’üncü sıradayız. Bu üründe Avrupa’nın en büyük alıcısı Almanya ve ürününü İspanya’dan, İtalya’dan alıyor. Biz ise Almanya pazarında diğer olarak adlandırılan ülke grubunda yüzde 1’lik paya sahibiz. Biz ürünü ağırlıklı olarak Rusya, Irak, Ukrayna, Gürcistan ve Romanya’ya satıyoruz. Bunlar genellikle ekonomisi sabit olmayan ve savaş içindeki ülkeler. İyi bir üretici olmamıza rağmen dünya pazarlarında neden söz sahibi değiliz? Çünkü organizasyon eksiğimiz var, örgütlenme sorunumuz var, Akdeniz Meyve Sineği sorunu var” diye konuştu.
Dünyada meydana gelen küresel iklim değişimine paralel olarak kışın 2 derece, yazın da 2-3 derece sıcaklık artışı yaşandığını bildiren Yayla, bu nedenle 2018 yılında AMS popülasyonunda da ciddi bir artış yaşandığını söyledi. Bunun üzerine sorunun çözümü için kimyasal, biyoteknik ve kültürel mücadeleyi entegre şekilde kullanmaya başladıklarını açıklayan Yayla, Adana, Mersin, Osmaniye, Niğde ve Kayseri’de teknik personel aracılığıyla detaylı bilgilendirmeler yaptıklarını anlattı. İl ve ilçelerde kapsamlı uygulamalar yürüttüklerini ifade eden Yayla, şu bilgileri verdi:
“Bu konuda bakanlığın da 2 önemli projesi oldu ve bu projeleri de yürüttük. Bunlardan biri 2015 yılında başladı. 45 il ve 300 ilçede yaklaşık 2 bin 500 sabit istasyonla AMS’nin 4 gün boyunca popülasyonlarını takip ediyoruz. Amacımız iklimsel etkilerle çakıştırıp erken mücadele yapabilir miyiz bunu araştırmak. İkincisi ise Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay ve Maraş’ta turunçgilde 12 bin 500 dekarda tuzakla kapama çalışması var. Bu çalışmaya 2018’de de devam edildi.”
Satar: “Yayla evleri ciddi bir sorun”
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Serdar Satar ise konuşmasında ilk olarak sorunun nedenleri hakkında bilgi verip ardından bu alanda yürütülen bilimsel çalışmaları anlattı. Akdeniz Bölgesinde bir dönem çok miktarda altıntop cinsi greyfurt yetiştirildiğini kaydedenSatar, ancak tüketicilerdeki tüketim alışkanlıklarının değişmesi nedeniyle bu ürünün satılmadığını ve üreticinin de bu değişen tüketim alışkanlığına uyum sağlayamaması nedeniyle ürünün dalında kalıp çürüdüğünü anlattı. Altıntopların bu dönemde AMS için çok ciddi konukçuluk yaptığını kaydeden Satar, “Altıntop, AMS’nin yumurtalarını bırakması için ideal bir meyve. Bu meyve satılamıyorsa üretici bahçelerini değiştirmeliydi ama gücü yoktu. Bu nedenle bahçe değiştirmeye de teşvik verilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Bir dönem geldiğini ve artık ürünün meyvesuyu fabrikalarına dahi satılamadığını bildiren Satar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun üzerine çevreye tuzaklar koyup altına da kafesler bıraktık. İlk yıl şeftali ile çalıştık ama o kısa sürede çürüdü. İkinci yıl elma ve ayvanın bozulmadan toprakta ilkbahara kadar kaldığını fark ettik. Böylece yumurtaların elma ve ayva üzerinde kışladığını anladık. Bu çok ciddi bir sorundu çünkü bölgemizde yayla evleri çok yaygın. Yayla evlerinin bahçesinde ise ağırlıklı elma ağacı var. Paralelinde de onlarca toplanmayan meyve. AMS’nin bu nedenle en çok yaylalarda kışladığını fark ettik. Ancak bu evler şahıslara ait ve kapalı. Bu ürünler nasıl toplanır ve sinek oluşumu önlenir hiç bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim ki yayla evleri tüketilmeyen meyveleriyle ciddi bir sorun.”
Bu sorunla mücadele için yapılan ilaçlama hatalarına da değinen Serdar Satar, uzun süreli aynı ilaç kullanımında zararlıların bu ilaca direnç geliştirdiğini belirtip ilaçlama yöntemlerinin de gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Sorli: “AMS İspanya için de ciddi bir sorun”
RegionalGoverment Of Valencia Bitki Koruma Bölümünden VincenteDalmauSorli de Valencia’da yürütülen bölgesel mücadele hakkında bilgi verdi. Valencia’da yılda 70 bin ton narenciye ürettiklerini anlatan Sorli, “Bölgemizdeki üretim İspanya’nın toplam üretiminin yüzde 70’ine denk geliyor. İspanya dünyada narenciye üretiminde 5’inci, ihracatında ise ilk sırada” dedi. Valencia’da da AMS ile mücadele ettiklerini bildiren Sorli, “Bizde de bu zararlı oldukça yaygın durumda ve özellikle narenciye ağaçlarını etkiliyor” dedi. 1960’lı yıllardan bu yana bölgesel ve karasal mücadele yöntemleri kullandıklarına değinen Sorli, yürüttükleri çalışmaları şöyle anlattı:
“Birkaç mücadele yöntemi yürütüyoruz. Bunlardan bir tanesi vuruklu meyveleri yerden toplama, diğeri sterilizasyon. Karasal ve bölgesel ilaçlama yapıyoruz. Üreticileri zirai ilaçlar konusunda bilgilendiriyoruz. İklim ve ısınma verilerine göre pozisyonlar alıyoruz. Tuzaklarla mücadele yöntemi sürdürüyoruz. Aynı zamanda hadım böcek tekniği ile döllenmenin de önüne geçip popülasyonu azaltma yoluna gidiyoruz.”