MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Suriyeli Sığınmacıların Hukuki Statüleri ve Türkiye 14.12.2014 tarihinde yayınlandı

Mersin Barosu, Adana, Gaziantep, Hatay ve Osmaniye ve Baroları ile birlikte “Suriyeli Sığınmacıların Hukuki Statüleri ve Türkiye’de Yaşadığı Hukuki Sorunlar” konulu toplantı düzenledi.


Toplantıya Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Berra Besler, TBB İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Uğur Altun, Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, Osmaniye Barosu’nu temsilen avukat Hüseyin Şahin, Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı (ESOB) Talat Dinçer, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Başkanı Mahmut Arslan, MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver, çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve avukatlar katıldı.

Sığınmacıların yüzde 75’i kadın ve çocuk

Panelin açılış konuşmasını yapan Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, “Suriye’de çıkartılan iç savaş ile Suriye ve Irak’a dışarıdan giren alçak kanlı terör örgütü çetelerinin yaptıkları kitlesel, ırkçı, mezhepçi katliamlar iç savaşa ve yoğun göçlere sebep oldu. Bu durum ile 2011 Mart ayından bu yana Türkiye, çok büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin Nisan 2014 tarihli ‘Suriye’ye Komşu Ülkelerde Suriyeli Mültecilerin Durumu: Bulgular, Sonuçlar ve Öneriler’ adlı raporuna göre Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa’daki 21 çadırkent ve konteynerkentte yaşayan sığınmacıların sayısı 210 bin 358, barınma merkezleri dışında yaşayan sığınmacıların sayısı 350 bin olarak belirlenmektedir. Bütün bu veriler sığınmacıların kayıtlarının doğru olarak tutulmadığını, sığınmacıların ülkenin dört bir tarafına kontrolsüz olarak dağıldıklarının göstergesidir. 2011 yılında başlayan böylesi büyük bir göç dalgası ve insanlık dramı karşısında, yetkili makamlar, sığınmacıları hukuk literatüründe olmayan ‘misafir’ olarak değerlendiriyor. Sığınmacıların yüzde 75’nin kadın ve çocuklardan oluşması ve yarısının 18 yaşın altında olması gerçeği, öncelikli korunması gereken sığınmacı sayısının büyüklüğünü göstermektedir” dedi.

10 milyon Suriyeli savaştan doğrudan etkilendi

Yaşanan iç savaşın Suriye ve orada yaşayanları doğrudan etkilediğini belirten Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Berra Besler, “Ortaya çıkan istikrarsızlık Suriye halkı için yeni arayışları beraberinde getirdi ve Suriyeliler ‘güvenli bölgelere’ göç etmek mecburiyetinde kaldı. Suriye’de yaşanan bu krizi önemli kılan unsurların başında olayın insani yönü ağrılık taşımaktadır. 3 milyon civarında Suriyeli, ülkesini güvenli bulmadığı ve yaşam koşulları bakımından elverişli görmediği için başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. 6 milyona yakın Suriyeli ise yaşadıkları şehirleri ve evlerini terk ederek kendi ülkeleri içinde güvenli buldukları yerlere taşınmıştır. Suriye’de iç ve dış göç halen devam etmekte. Ancak, iç ve dış göçü yapanların yaşam koşullarının son derece zor olduğu da bir gerçektir. Görünen o’dur ki; 10 milyon sayıda Suriyeli iç savaştan doğrudan etkilenmiştir. İç savaş öncesi 23 milyon olarak bilinen Suriye nüfusuna göre bir değerlendirme yapılacak olunursa Suriye halkının neredeyse yarısı doğrudan doğruya iç savaşın etkisine maruz kalmıştır” diye konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından Moderatörlüğünü Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık’ın yaptığı oturuma, konuşmacı olarak Mersin ESOB Başkanı Talat Dinçer, MTSO Meclis Başkanı Mahmut Arslan, MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver ve Mersin Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan katıldı.

Mersin’e gelen Suriyeliler daha uzun süre burada yaşayacak

Bizim için her şey den önce İNSAN vardır, insan hayatı, canı, güvenliği vardır” diyen Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver sözlerine şöyle devam etti; “Elbette rahatsızlıklarımız var; Elbette gördüğümüz eksikler, yanlışlıklar var; Ama bunların hiç biri; yaşana insanlık trajedisinin, evini barkını bırakan, işini gücünü arkasında bırakan, malını mülkünü bırakıp bize sığınan bu insanların acısının önüne geçemez. Mersin’e gelen Suriyeli sığınmacıların çoğu zaman yaşadığı, zaman zaman da neden olduğu sıkıntıları veya bir öngörü ile ortaya çıkabilecek olan sıkıntıları geçtiğimiz temmuz ayında Valilik ile yaptığımız toplantıda gündeme getirmiştik. Motorlu araçların Suriye plakası ile dolaşmasının yarattığı sorunlardan, bu araçların Sigorta ve kaskosuna bir düzenleme getirilmesine; Mersin’deki Suriyeli göçmenlerin net sayısının tespitinden açtıkları okul ve hastanelerin yasal temeline, denetimlerine ve kontrolüne; Yapılan sosyal yardımlardan tüm bu durumlarla ilgili yasal bir düzenleme olup olmadığına veya hazırlanması gerekliliğine kadar, birçok konuyu konuştuk, gündeme getirdik. Resmi makamlara ilettik. Suriye’deki iç savaşın durumu düşünüldüğünde yapılan istatistikler dünyada iç savaşların en az 10-15 yıl sürdüğünü söylüyor. Yani, Mersin’e gelen Suriyelilerin daha uzun bir süre Mersin’de yaşayacağını; Hatta büyük bir kısmının bir daha geri dönmeyeceğini tahmin ediyoruz. Buraya gelen Suriyelilerin, özellikle gençlerin, ikinci jenerasyonun artık burada kalacağı kesin. Bu insanların Mersin’e adaptasyonu hakkında bir şey yapılıyor mu? Bu insanların kente, kent yaşamına uyumu konusunda bir toplum merkezi benzeri bir şey düşünülüyor mu? Çünkü, bu uyumsuzluk sorunu şimdiden bazı sorunlara neden olmaya başladı bile… Esnafın şikayeti ortada, zaman zaman adli vakaların, polisiye vakaların eskiye göre artışı da bunu teyit etmektedir. Başka ülkelere basit bir yiyecek bile gümrükten sokulamazken, yüz binlerce Suriyeli Mersin’e hiçbir sağlık kontrolü yapılmadan sokuldu.İçlerinde bulaşıcı hasatlığı onlalar olabilir. Sağlık Bakanlığı çocuk felci ve menenjit vakalarının artığını bunun için ikinci aşıları zorunlu hale getirdiği söyleniyor.

300’e yakın Suriye sermayeli firma var

Tanrıöver, “Ekonomik anlamda baktığımızda; elbette biz esnaf boyutunu değil de, şirketler boyutunu izliyoruz. Temmuz 2014 itibariyle elimizdeki resmi rakamlara göre Mersin’de 600 yabancı sermayeli firma var. Bunların yarısı Suriye sermayeli firmalardır. Bunlar Türk Ticaret Kanununa göre açılan resmi Mersin firmalarıdır. Bu firmalar lojistik, inşaat, gıda, tekstil üretimi ve ticareti, makine, mobilya, kozmetik, reklam ajansı, gemi acenteliği, seyahat acenteliği, otomotiv, gayri menkul, eğitim danışmanlı gibi sektörlerde faaliyet gösteriyorlar… Bunlar bizim görev alanımıza giren 4 merkez ilçede kayıtlı olan firmalardır. Sigortasız çalıştırılan Suriyeliler olduğunu biliyoruz. “Sigortasız-Kaçak” Suriyeli işçi sorunu çalışma barışını ve iş güvenliğini tehdit etmekte ve haksız rekabet yaratmaktadır. Bu kentte sosyal yaşama ve ekonomiye hiç kimsenin zarar vermesine izin verilmemelidir. Bunları görmezden gelmek o insanlara da bir yarara getirmez. Bir rapor haline getirileceğine inandığım bu toplantının sonuçlarının hem Suriyeli kardeşlerimiz adına hem kentimiz adına, sosyal yaşamdan eğitime, sağlıktan ekonomiye her alanda büyük katkılar yapacağına, sorunların çözümünde ciddi bir referans ve yol haritası oluşturacağına gönülden inanıyorum” dedi.

Suriyelilerle akrabayız

Soruna farklı bir bakış açısıyla yaklaştığını belirten Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Mahmut Arslan, “Suriyelilerle Türkler akrabadır. Olaya her şeyden önce bu açıdan bakmak gerekiyor. Türkiye’de öyle hassas dengeler var ki, bu insanlara ensarlık yapacaksak bölgeye bakmamız lazım. Bunlar muhacir değil, bunlar bizim akrabamız. Bu politikayı farklı yapmamız lazım. Dünyada, Ortadoğu’da dengeler değişiyor, bunu görmeli, hazırlıklı olmalıyız” dedi.

İç karışıklık Türkiye’ye ciddi şekilde yansıdı

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Mersin’e yerleşen Suriyelilerin kente etkilerinin ele alındığı oturumun başkanlığını yapan Moderatör Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, “Suriye’de 2010’da iç karışıklık olarak başlayan, sonra rejim sorunu haline dönüşen çatışmanın etkileri bugün bölgeye ve Türkiye’ye ciddi bir şekilde yansıdı. Suriye ile Türkiye arasında 1998’de varılan Adana anlaşması sonrasında ilişkilerin ciddi bir şekilde geliştiğini, 2010 yılına kadar dış ticaret hacmimizin 750 milyon dolardan 2,4 milyar dolara kadar yükseldiğini de gözlemliyoruz. Suriye’deki bu yansımalar, daha sonra kendi içerisindeki insanlık adına işlenen utanç verici, insanlık dışı bu katil ordularının sonrasında, Suriye ve Irak sınırındaki IŞİD tehdidinin, sınır kentlerindeki ekonomik faaliyetlere de ciddi darbe vurduğunu, yıllık ihracat kaybının yaklaşık 5 milyar dolar olduğunu görüyoruz” ifadesinde bulundu.

Ticari kurallara herkes uysun istiyoruz

Suriyelilerin Türkiye’ye kendi istekleriyle güle oynaya gelmediklerini vurgulayan ESOB Başkanı Talat Dinçer şunları söyledi; “Suriyeliler için insani olarak yapılması gereken ne varsa yapılması gerekiyor, ancak olayın bir de ekonomik ve düzen boyutu var. Bizim niyetimiz açık ve net. Bu kentte bir ticari hayat var ve bu hayatın kendine has kuralları var. Biz zaten esnaf olarak kan kaybediyoruz. Ticaretin şekil değiştirdiği bir süreçte biz esnaf kesimi olarak zaten AVM ve zincir market furyaları altında eziliyoruz ve günden güne kan kaybediyoruz. Biz daha bunlarla mücadele ederken, bir taraftan da bir gurubun gelip kuralsız bir şekilde sizin yaptığınız işin içerisine girdiğini görüyoruz. Maalesef bugün bu göç yönetiminde sınıfta kaldık. Ne girişte kontroller oldu, kayıt altına alındı ne de kentimizde kent yaşamı ile alakalı bir düzen, bir göç yönetimi uyguladık. Gelen Suriyelilerle ilgili resmi işlemlerimizi bile zamanında yapamadık. Bu insanların büyük bölümü fakir ve çok sıkıntılı günler yaşıyorlar. Uygun olmayan koşullarda yaşam mücadelesi verenler var. Amacımız, Suriyelileri boğmak ya da ezmek değil. Bizim ticari hayatta kurallarımız var ve buna herkes uysun, çatışma yaşanmasın istiyoruz. Ama ne yazık ki, bu çatışmalar yaşanmaya başlandı. Biz, haksız rekabet ve çatışma yaşanmamasını, bir düzenin sağlanmasını istedik. Sorun çözülmezse sıkıntılar önümüzdeki günlerde giderek artacak.”

Suriyelilere misafir olarak bakmamalıyız

Kampı bulunmayan ama Suriyelilerin en fazla tercih ettiği kentlerden birinin Mersin olduğuna dikkat çeken Mersin Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan ise “Mersin’de 73 bin kayıtlı, 150 bin civarında da kayıtsız Suriyeli bulunduğu söyleniyor. Suriyeli göçmenler etnik kimlikleri ile de ayakta kalmaya çalışılıyor. Önemli bir kısmı esnaflık veya ticaret hayatına katılarak, yeni bir hayat kurmaya çalışmakta. Bu esnaflık yapanların hepsi kayıt dışı değil, Türkiye Cumhuriyeti kimliğine sahip birileri adına buraları işletenler de var. Çoğu durumda da Suriyelilerin bu ekonomik girişimleri iflasla sonuçlanıyor. Kuralsızlığın ortadan kaldırılması gerekiyor ama birçok konu önceden belirlenmediği için her şey aksak ilerliyor. Daha onlara tercümanlık, danışmanlık yapabilecek mekanizmalar bile oluşturulmamış durumda. Suriyelilere misafir gözüyle bakma şansımız yok, onlar kalıcı bunu kabul etmeliyiz. Mersin’de linç olayları olmadı çünkü Mersin çok kültürlü bir yapıya sahip. Hem Türkmen-Yörük, hem Kürt, hem Arap, Alevi şehri. Suriyelilerin getirdiği yaşam tarzı, gündelik hayat pratikleri ile Mersin şehir kültürü bir kez daha harmanlanıyor, melezleniyor. Gettolaşmalar ortaya çıkıyor çünkü Suriyeliler dışlama ile buna zorlanıyor. Mersin geçmişte bu göçlerin getirdiği sıkıntıları yaşadı ve aştı, bugün geçmişteki hatalarını tekrar etmemeli.” şeklinde konuştu


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER