MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Mersin'in Geleceği 11.11.2015 tarihinde yayınlandı

Mersin’in geleceğini kurgulamak için önce geçmişe dönmek gerekir. Geçmişimizi iyi algılamadan gelecek projeksiyonu kuramayız. Mersin ve bölgesi binlerce yıllık medeniyetlere ev sahipliği yapmış olsa da, modern kent konsepti anlamında oldukça yeni bir kenttir.


Mersin'in Geleceği

Ticaret sanayi odamız bundan 130 yıl önce kurulmuş. Kayıt altına alabildiğimiz süreci, bilgimiz olan süreci baz alacak olursak Mersin 150 yıllık bir geçmişi olan genç bir kent. Mersin tarihin ve talihin ona verdiği şansı kullanarak birden öne çıkar. Bir ticaret ve ulaşım merkezi olmaya başlar. Mersin aslında Cumhuriyet tarihinin ilk sanayi hamlesinin başladığı birkaç kentten birisidir. Mersin ilklerin kentidir. İlk bayan belediye başkanı Mersin’dedir. İlk Ticaret ve Sanayi odalarından birine sahiptir. Birçok konuda Mersin Türkiye’de hala ilklerin kentidir. Ancak bir şey var ki; ona birçok kentten çok daha sonra kavuştuk. Bence bugün Mersin layık olduğu yerde değilse nedeni budur. Geç kavuştuğumuz şey nedir derseniz, elbette üniversite derim, bilgi derim…

Neden ilk üç içinde değiliz?

Şu an Mersin gerek ticaret hacmi gerekse üretim hacmi ile 81 ilde ilk 10 içindedir. Peki, neden ilk üç değil? Bence bunun nedeni üniversitenin Mersin’de çok geç kurulmuş olmasıdır. Yani, bilgi ile geç buluşmamızdır. Bu gün ekonomisi ile Mersin’in üzerindeki kentlere bakın, hepsinde üniversitelerin Mersin’den 40-45 yıl önce kurulduğunu göreceksiniz. Demek ki, basit mantıkla bu iller bizden 40-45 yıl ilerde. Bakınız, Kayseri Erciyes üniversitesi 1978 yılında, Adana Çukurova Üniversitesi 1969 yılında, Gaziantep Üniversitesi 1973 yılında, Konya Selçuk Üniversitesi 1971 yılında kurulmuş. Mersin’de üniversite, dünya üçüncü bin yıla girerken, gelişmiş dünya bilgi çağını yaşarken ancak 1992 yılında kuruldu. Biraz önce sorduğum “Mersin neden ilk üç kent arasında değil?” sorumu geri alıyorum. Bilgiye ve bilime önem vermeyen bir toplum sadece yönetilen ve kendisine verilene razı olandır. Bilmeyen talep edemez. Bilmeyen yönetemez. Bilmeyen doğru değişemez.

Organize Sanayi Bölgelerinin tarihi Avrupa ve Amerika’da 100 yılı buluyor. Bilginin paraya dönüştüğü yer olan teknoparklar ise 50 yılı geçiyor. Biz bunlara daha yeni kavuştuk. Rakiplerimizin kim olduğunu iyi bilelim. Geleceğe ait bir vizyon çizeceksek, daha doğrusu bir gelecekten bahsedeceksek önce rakiplere göre ne durumdayız ona bakmak gerek. Avrupa 1770’de buharlı makinayı icad ediyor, 1885’de motorlu taşıta geçiyor. Yıl 1885 tarihe dikkat edelim. Yani Atatürk doğduğunda Avrupa araba ile seyahat ediyordu. Elektrik üzerine çalışmalar Avrupa’da 16. Yüzyılda başlıyor, 17. Yüzyılda gelişiyor. 1881’de New York kenti elektrik üretim merkezi ile evlere ve sanayiye elektrik veriyor. Yani Atatürk doğduğunda Avrupa ve Amerika sanayide elektrik kullanıyor. Yıl 1876: Graham Bell telefonu icad ediyor. Sene 1876, daha Atatürk doğmadı.

Yıkılmakta olan bir Osmanlı imparatorluğunda doğan Atatürk, Cumhuriyetle birlikte okuma yazma oranı %15 olan, ulaşımın, iletişimin ve enerji ve üretimin olmadığı, tüccarın, sanayicinin yani serbest müteşebbisin olmadığı bir ülkeyi ele alıyor. Şimdi, Avrupa ve Amerika ile yeni Türkiye Cumhuriyeti arasındaki uçurumu düşünün. Atatürk bunun eğitim, bilgi ve bilim eksikliğinden kaynaklandığını biliyordu, ona göre bir vizyon oluşturdu. Bu vizyonun uygulandığı dönemler oldu uygulanamadığı dönemler oldu. Bu vizyona uyan kentler oldu uymayan kentler oldu. Süreç bu günlere geldi. Bu süreçte Mersin büyük gelişmeler gösterdi ama eğitim, özellikle üniversite ayağının çok geç tamamlanması bize pahallıya mal oldu.

Bizim bundan sonraki vizyonumuz nedir derseniz?

Bizim geleceğimizi şekillendirecek, büyük dönüşümü sağlayacak olan şey nedir derseniz? Geç de olsa eğitim, bilgiye ulaşmak ve onu kullanmak olacaktır derim. Bir Amerikalı ile aynı cep telefonunu, aynı bilgisayarı kullanıyor olmak ekonomik olarak, bilimsel olarak onlarla aynı düzeyde olduğumuzu göstermez. Kendi bilgisayarımızı üretemediğimiz sürece yüksek teknolojiden bahsedemeyiz. Tarım ülkesiyiz diye övünüyoruz, üretebileceğimiz bir çok ürünü ithal ediyoruz. Enerji fakiriyiz ama nerdeyse tüm üretimimiz yoğun enerji kullanan bir yapılanmada. Enerjimizi üretmeden, düşük ve orta teknolojili üretimden yüksek teknolojili üretime geçmeden, tarım ve gıda sektörlerinde ileri teknoloji ile verimliliği arttırmadan, ürünlerini markalaştırmadan, girişimcisini arttırmadan ve daha önemlisi bu dönüşümü sağlayacak nitelikli, becerikli insanları yetiştirmeden bu açığı kapatamayız.

Evet bu gün dünyanın 17.inci, Avrupa’nın 6.ıncı büyük ekonomisiyiz. Peki, eğitimde, bilimsel araştırmalarda, Ar-Ge’de, markalaşmada kaçıncıyız? Kaç tane dünya markamız var. Bizler iş dünyasının temsilcileri realist insanlarız. Bardağın dolu tarafını görürüz ama boş yanını, eksiklikleri, riskleri göz ardı edemeyiz. Mersin’in geleceğini, aslında bu anlamda ülkenin geleceğini konuşuyoruz. İşte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak Mersin’in tüm kurum ve kuruluşları ile iş birliği ile bu vizyonu sağlamak için çalışıyoruz. Mersin sosyal ve kültürel boyutu ile zengin bir kent. Mersin yaşanabilir kentler listesinde üst ligde bir kent. Mersin ticarette, turizmde, lojistikte, tarımda hatta sanayide bölgenin ve dünyanın odaklandığı bir kent. Mersin artık üç üniversitesi ve teknoparkı ile bir bilim ve bilgi kenti. Artık, Mersin’in zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Artık, Mersin’in boşa harcayacak enerjisi yoktur. Son yıllarda yakaladığımız iş birliği ruhu ve ortak aklı artarak devam etmelidir. Daha verimli olmalı ve önemsiz, sanal konularla geleceğimizi ıskalamamalıyız.

Bu noktada, Sivil Toplum Kuruluşlarımıza büyük görevler düşmektedir. Özellikle üniversitelerimize büyük bir görev düşmektedir. Üniversitelerimiz sade teorik bilgi üreten yerler olmamalı, kente ve kentin ekonomisine entegre olan, yakın ilişkide olan ve kentin ekonomik ve sosyal yaşamını dönüştürecek bir yapılanmaya geçmeleri gerekiyor. MTSO olarak tüm üniversitelerimizle bu ruhu yeni yeni yakaladık. Bu devam ettirilmelidir. Biz üniversitelerimizin bu güce sahip olduğuna inanıyoruz. Tüm STK’larımızı zenginliğimiz olarak görüyor ve Mersin için güzel bir fikri olan, bu kente bir katkıda bulunacak her kuruma değer veriyoruz. Yeter ki, birlik ve beraberliğimizi koruyalım. Yeter ki, bir masa etrafında buluşabilelim. Ben Mersinlilerin kültüründe bu olumlu özelliklerin zaten bulunduğuna inanıyorum. Hoşgörünün, demokrasinin ve güzelliklerin şehri olan Mersin’de yaşadığım için, bu kente hizmet ettiğim için gurur duyuyorum. Eksiklerimiz vardır, imkansızlıklarımız vardır, engellerimiz vardır. Ancak, bu makamlarda oturan bizlerin şikayet etme ve mazaret üretme hakkı yoktur. Çalışıyoruz, Mersin için çalışmaya devam edeceğiz. İnanmanızı isterim ki Mersin’in yarını bugününden daha zengin, daha refah, daha mutlu olacaktır. Mersinliler buna layıktır.


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER