MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin Ekonomi Platformunca Ulu Resort Hotel de düzenlenen "Marka Kent Mersin" çalıştayına katıldı.
Çalıştayda bir konuşma gerçekleştiren Aşut'un konuşma metni aşağıda verilmiştir.
Daha önce bir çok kez, benzerini Mersin iş dünyasının üst çatı kuruluşu olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası organizasyonunda düzenlediğimiz; Ama üzülerek söylemek isterim ki, firmalarımızın çok da sahip çıkmadığı MARKA KENT MERSİN buluşmalarına, Mersin Ekonomi Platformu üyelerinin bu kez gösterdiği bu ilgi beni gerçekten çok mutlu etti.
Ben, aynı zamanda Odamızın da üyesi olan siz değerli dostlarımdan, üst çatı örgütünüz olan MTSO organizasyonlarına katılımda da aynı isteği ve coşkuyu görmek istiyorum.
Çünkü Mersin için senin- benim olayı olmamalı;
Her organizasyon için BİZİM demeli, sahip çıkmalı ve ortak payda Mersin olmalıdır.
Değerli Dostlarım,
Marka kent öncelikle CAZİP olmak demektir.
Peki, Mersin olarak bizim cazibe noktalarımız nelerdir?
…………………………………
Vereceğinizi cevabı duyuyor gibiyim…
“Cazibe noktalarımız o kadar çok ki”…
Denizimizden güneşimize;
Mutfağımızdan doğamıza;
Doğal güzelliklerimizden tarih değerlerimize,
Sanayi, turizm, tarım, gıda gibi ekonomik değerlerimize kadar, o kadar çok değerimizi var ki…
Gerçekten bunlar Mersin’e Tanrı’nın bir armağanı…
Ancak, biz söz vardır: “HER ŞEY OLMAK İSTEYEN, BİR ŞEY OLAMAZ”…
Her şeyi bir anda yapmak isteyen, çoğu zaman bir şey yapamaz hale gelir…
Bu anlamda Mersin olarak, var olan bu potansiyelleri bir CAZİBE noktasına çevirmek için verimliliği esas alan; bilimsel bir yol takip eden bir öncelik listesi yapmalıyız.
Sektörlerin belli alanlarına odaklanmalıyız.
Sipesifik alanlarda uzmanlaşmalıyız.
Örneğin Turizm…
“Turizmde bir marka olmak istiyoruz” sözü, çok genel ve hedefi olmayan bir söz…
Turizm tek bir alan değil ki…
Gerçekçi olmalıyız…
Turizmin hangi alanında markalaşmak istediğimizi iyi tespit etmeliyiz…
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Turizmde bu strateji ile gerçekçi bir hedef koyduk.
Küçük Antalya olmak yerine;
Kurvaziyerde büyük Mersin olalım dedik…
Valiliğimizle, Büyük Şehir Belediyemizle, sektörü ve tüm sektör dinamiklerini temsil eden Turizm Platformumuzla bu mantığı izledik ve kurvaziyer atılımını başlattık.
Kurvaziyer turizm, kent içindeki esnafa sıcak para bırakan; gastronomi turizmi gibi yeni alanları tetikleyen; alternatif turizmi hızlandıran bir ayak…
Büyük mesafe kat ettik, kendimizi tanıttık, iddiamızı ortaya koyduk ve destinasyon olduk…
Kurvaziyer Limanlar Birliği üyesi olduk…
22 ülke ve 300 Odanın üye olduğu Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları birliğinin ASCAME’nin en büyük Turizm fuarı ve forumu olan 2016 Medi-Tour’u Mersin’e kazandırdık…
Kurvaziyer’de tam gemiler gelmeye başlamıştı ki, malum bölgesel sıkıntılar, savaş riskleri bu seferleri aksattı.
Ama bu bölgesel sıkıntılar azaldıkça ve daha önemlisi bu süreçte bizler eksiklerimizi tamamladıkça;
Kent içindeki gezi güzergahlarımızı, kentsel tasarımı tamamladıkça; sağlık ve yeme içme mekanlarını kaliteli hale getirdikçe, Mersin kurvaziyerde bölgenin en cazip kenti olacaktır.
Elbette marka kent olmak sadece turizmle sınırlı bir konu değil…
Bunun sağlık yanı var; Eğitim ekonomisi var…
Neden Mersin yeni üniversitelerle Orta Doğunun bir Kıbrıs’ı olmasın…
Dediğim gibi, saymaya kalktığınızda sayısız potansiyel var.
Ama hepsini aynı anda yapmak ne kadar gerçekçi?
Bu gün başka kentlerin deneyimlerini de dinleyeceğiz.
Bunu çok önemsiyorum… Örnek deneyimler çok önemli…
Ancak, kendi özelliklerimizi, kendi ruhumuzu, kendi kültürümüzü anlamak zorundayız.
Marka aynı zamanda bizim kültürümüzdür.
Marka en çok bizi yansıtırsa marka olur.
Marka taklit değil, özgün bir kişiliktir.
Başkalarının elbiselerinden esinlenebiliriz ama başkasının elbisesi bize uymaz, kendi elbisemizi kendimiz dikmek zorundayız…
Kendimiz olmalı ve kürekleri aynı yöne çekmeliyiz…
Böylesi buluşmalar kürekleri aynı yöne çekmenin önemini ve yolunu göstermesi anlamında çok önemlidir, değerlidir…
Firmaların, STK’ların ve özellikle Mersin Ekonomi Platformu’nun bu konuya samimiyetle sarılmasını takdir ediyor ve senin-benim demeden, kent adına düzenlenen her hayırlı çalışmayı top yekün desteklemenin öneminin bir kez daha altını çiziyorum…
Seni-benim yok… Bizim organizasyonumuz var…
Mersin ortak paydası var…
Değerli Dostlarım,
Olaya bütüncül bakmadan, yükü sadece STK’lara atmak da çözüm olmuyor.
Ekonomi ve sosyal gelişmişlik kentin tüm dinamiklerinin sorumluluğudur…
İşim kamu tarafı var;
İşin Yerel yönetimler tarafı var;
İşin firmalar ve STK’lar tarafı var.
Bu ayaklardan bazıları vizyon oluşturur;
Bazıları sorunları tespit eder;
Bazılarının çözüm anlamında icra gücü vardır; Bazılarını ise finansmanı…
Bu ayakların uyumu ve iş birliği olmadan sonuç almak mümkün değildir…
Sektör firmaları ne kadar kaliteli olsa da; alt yapı yoksa markalaşma yarım kalır…
Alt yapı mükemmel olsa da; vizyon yoksa markalaşma yarım kalır…
Vizyonunuz ne kadar mükemmel olsa da; insan kaynağınız yoksa markalaşma yarım kalır…
Bu anlamda, hangi alanlara öncelikli bir markalaşma ön görüyorsak;
Bunun fiziki alt yapısı hazırlanmalı,
İnsan kaynağı eğitilmeli,
Firmalar buna hazırlanmalı,
Kamunun ve yerel yönetimin desteği alınmalı,
Ve bunlar bir zorunluluk olarak değil, gönüllülük esası ile, kentin her bir ferdinin duyarlılığı ve sorumluluğu ile yapılmalıdır…
Sokaktaki vatandaş da, taksi şoförü de, bakkal da, tezgahtar da, resmi görevliler de bu imajı sağlama anlamında hassas ve istekli olmalıdırlar.
Bu eğitim, bu ruh herkese kazandırılmak zorundadır…
Ben bu inançla,
Bu önemli organizasyonu düzenleyen Mersin Ekonomi Platformuna, Sayın Başkan Gündüz’ün şahsında tüm Mersin Ekonomi Platformu üyelerine;
Destek veren Sayın Valimize ve Büyükşehir Belediye Başkanımıza, tüm katılımcılara Mersin iş dünyası adına teşekkür ediyorum.
Bu buluşmanın sonuçlarının, Mersin’in markalaşma stratejisine büyük katkılar sunacağına olan inancımla;