Yeni Ekonomik Program (YEP) niyet ve hedeflerden oluşan bir faaliyeti ifade ediyor. Böylece kamunun nasıl bir ekonomik aktivite içinde olacağını, kendi politikasının bütçe çerçevesinde nasıl şekilleneceğini ve tabii ki dış konjonktürü de dikkate alarak ekonomik göstergelerin nasıl hareket edeceğini bize gösteriyor. Tahminlerden oluşan, hedeflerden oluşan bir niyet mektubu var. Bir de devletin mali disipline çok önem vereceğini anlıyoruz. Orta Vadeli Plan olarak açıklanan “Yeni Ekonomik Programı” olan YEP’in rakamlara bakılınca birbiriyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten kendi içinde tutarlı bir program var. Kendi içinde tutarlı çünkü 2018 yılı büyüme tahmini 3.8 olarak, 2019’da da büyümenin 2.3’e çekileceği öngörülüyor, 2020 yılında da yüzde 3,5’ta tutulacağı hesabı yapılmış. Ekonomide YUMUŞAK İNİŞ benzeri bir program var. Türkiye’nin kısa ve orta vadede ekonomik ihtiyaçlarını karşılar mı karşılamaz mı konuşulabilir ama gerçekçi bir programla karşı karşıyayız, bu önemli.
Yeni Ekonomi Programı YEP’de iki önemli beklenti öne çıktı. Özetle tarımın, ihracatın desteklenmesi, KOBİ’lerin borçluluklarını artıracak adımlardan vazgeçilip borçlarının yapılanmasının sağlanması. Çalışan kesimin gelirini artırıcı yöntemlere gidilip piyasada sıcak paranın dönmesinin sağlanması.
Sayın Maliye Bakanımızın sunumunda bütçe disiplinine bakınca bütçe disiplininin bozulmadığını görüyoruz. Ekonomi küçülmesine rağmen kamu bütçe açığının 1.8 civarında tutulacağı, harcamalarımızı artırmayıp biraz da tasarruf ederek mali disiplinin bozulmayacağı söyleniyor. Buna bağlı olarak da cari açığımızın 2018’de 4.7, 2019’da 3.3’e, 2020’de de 2.7’ye düşürüleceği ifade ediliyor.
İşsizlikle ilgili ön görü ve hedefler de büyüme rakamlarıyla uyumlu. Çünkü bir ekonomi yüzde 2.3 büyüyeceğiz diyorsa, yönetimin doğal olarak 12.1 işsizlik doğuracağını da bildirmesi lazım. O nedenle bunun adına YUMUŞAK İNİŞ diyebiliriz. Bu gerçekçi hedefler ve durum bilinirse iş dünyası da ayağını yorganına göre uzatır. Sorunların ve durum tespitinin gerçekçi olması daha etkin çözümler yaratır.
Cari açığı kontrol eden bir yaklaşım sergilendiğini görüyoruz çünkü Türkiye’nin çevirmesi gereken bir dış borç sorunu var. Uluslararası daralan likidite ortamında böyle bir tedbir hedeflenmiş. 2018’de yüzde 20,8 enflasyon hedefleniyor. 2019’dan itibaren yavaş büyümeye geçiyoruz 15,9. 2020’de 9,8, 2021’de de 6’ya düşecek ve normalleşeceğiz deniyor. Buna göre normalleşmemizi 2021’de dengeleyeceğiz deniyor. Zaten programa bunun için dengeleme programı da deniyor.
Bu çerçevede bakınca sıkıntıların olacağı, özellikle ekonomik büyümenin frenlenmesine yönelik adımların ekonomik faaliyetleri daraltacağı yönünde bir sinyal var bu programda. Kendi içinde tutarlı ama var olan reel sorunlardan dolayı doğal olarak aşırı büyümeci bir program değil. Tasarruf hem kamunun hem iş dünyasının hem de her bir vatandaşın bir süre gündeminde kalacak bir konu olacaktır.
İŞ DÜNYASININ ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ İÇİN ÖNERİLERİ
YEP ile 60 milyar TL tasarruf hedefleniyor. Bu tasarruf yapılınca yaklaşık iki yılda 2020’ye kadar 600 – 800 bin arasında işsiz ortaya çıkabilir. Tasarruf edilen bu paranın tarıma, ihracatçı, üretici sektörlere sübvansiyon desteği şeklinde verilmesi ekonomide bu işsizliğin daha da artmasını engelleyebileceğini unutmamalıyız.
Bankacılık sektörü kredilerinin dağılımına bakınca bu dağılımda kurumsal, büyük kredilerin payı toplam kredi payı içinde yüzde 56’lara ulaştı. Bu da kredilerin KOBİ ve tüketicilerin payının ciddi anlamda düştüğünü gösteriyor. Tüketici kredilerinin payı toplam krediler içinde yüzde 22. KOBİ’lerin yaklaşık yüzde 22-23. Bu durumda tabana yayılmayan bir kredi mekanizması var. Bu da piyasada ciddi likidite sıkıntısı ortaya çıkarıyor. Doğal olarak bu sıkıntı artan faiz ortamında, artan kur ortamında banka kredi faizlerine yansıyor. Bu da çok ciddi anlamda firma borçluluklarını hızlı arttırıyor. KOBİ’lerin borçluluk oranlarını artırıyor ve bu borçlar ödenemez hale geliyor.
Oysa şu anda yeniden yapılandırma 100 milyon TL’nin üzerinde krediye sahip firmalara yapılıyor. Dolayısıyla bu rakamın mutlaka düşürülmesi ve küçük işletmeleri de kapsayacak hale getirilmesi gerekiyor. KOBİ’lerimizi korumalıyız. Yapılandırmayı KOBİ boyutuna indirmeliyiz. Bankaların burada seçici olması gerektiğini, özellikle sektörleri de bozan firmaları ayıklamaları gerekir. Bu ayıklama ister küçük, ister orta ister büyük firma olsun ayırt edilmeden yapılmalı. Sektörleri zehirleyen firmalar dışındaki firmaları, iyi niyetli, ödeme konusunda moralitesi olan, iş potansiyeli olan firmaların borçlarının makul faizle yeniden yapılandırılması daha yerinde olacaktır. Firmalarımız çok ciddi sıkıntı içindedir. Ekonomik faaliyetler daraldıkça özellikle KOBİ boyutundaki işletmelerimizde ciddi finansman, nakit sorunu ortaya çıkacaktır. Bu artırılmamalı.
Hükümetin gayrimenkulde rayiç bedeller gibi özellikle kayıt dışını kayda almaya yönelik çalışmalarını da destekliyoruz.
Sonuçta; şu an yaşadığımız ekonomik sorunların nedenleri ne olursa olsun, iç veya dış, siyasi veya küresel her ne ise bunları konuşmanın zamanı değil. Millet olarak top yekün mücadele vermek zorundayız. Bugün en çok ihtiyacımız olan şey moraldir. Ülke olarak çok badireler atlattık, “önce vatan” diyerek bunu da atlatacağımıza inanıyoruz. Yeter ki akılcı olalım, bir olalım, ekonomide tabanın sesine kulak verelim.
Tabii, YEP açıklandıktan sonra düzenlemelerin, uygulamaların nasıl olacağı da çok önemli.