"BEN” değil “BİZ” olduk; güçlü olduk - Ayda iki sefer yayınladığımız MTSO HABER Gazetemizde gerek Odamızın gerekse Mersin ekonomisinin bilgilerini paylaşıyor, çalışmalarını anlatıyoruz.
Ancak, Mersin iş dünyasının Oda çatısı altında yaptığı önemli çalışmalara, Mersin’in bölgesel ve ulusal düzeydeki sorunlarla ilgili görüşlerine ulusal medyanın ilgi göstermesi ve yer vermesi Mersin adına farklı bir önem taşımaktadır. Son 4-5 yıldır ulusal medyanın Mersin ekonomisine ilgisinin arttığını görmek bu kentte değişen bir şeylerin olduğunun göstergesidir. Eskiden Türkiye genelinde ekonomik bir konu ile ilgili bir demeç alınacak olsa; örneğin enflasyon rakamı, büyüme, ihracat veya iç ve dış olayların ekonomiye etkisi gibi konularla ilgili görüş sorulacak olsa sadece İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa veya son zamanlarda Gaziantep Ticaret ve Sanayi Odalarının Başkanları aranır, onlara bu konular sorulurdu. Ancak, son yıllarda ekonomi ile ilgili hangi konu olursa olsun ulusal televizyon ve gazeteler önce Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı aramakta ve canlı yayınlara almak istemektedirler. Bu aslında Mersin iş dünyasının gücüdür ve Mersin ekonomisine olan güvendir. Mersin son yıllarda ekonomide karar verici oluşumlar içine girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Dış Ticaret Strateji Belgesi çalışmasında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası aktif çalışmış, önerileri belgeye girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Sanayi Strateji Belgesi çalışmalarında Mersin iş dünyasının Odamız komite ve meclisinde aldığı kararlar bu belgelerde belirleyici olmuştur. Yeni Türk Ticaret Kanunun hazırlanmasında Odamızın aktif katkıları mevcuttur. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi olan işsizliğin çözümünde TOBB’un dev projesi olan ve ilgili tüm Bakanlıkların destek verdiği UMEM-Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri projesinde Mersin öncü olmuş, en çok kurs açan ve 2011’de en çok istihdam sağlayan kent olmuştur. Mersin iş dünyası artık görüşleri merak edilen bir camia haline gelmiştir. Burada en büyük güç Odamızın tabandan gelen sesi iyi analiz edebilmesi ve çağın gerçeği olan yönetmeyi değil yönetişimi; yani, ben değil biz olabilmeyi başarabilmesidir.
Ulusal ve uluslararası oluşumlarda aktif görevler aldık
Mersin iş dünyasının son yıllardaki yarattığı en önemli fark ulusal ve uluslararası prestijli oluşumlarda pasif bir üye olarak değil, aktif karar mekanizmalarında yer alan etkin bir üye olarak çalışmasıdır. Bu oluşumları kentimiz ve ülke ekonomimiz adına çalıştırmak ve kullanmak zorundayız. Bu oluşumların başında Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerini yürüten ve Başkanlığını TOBB Başkanımız Sayın Rifat HİSARCIKLIOĞLU’nun yaptığı Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu-DEİK gelmektedir. 5174 sayılı kanunun 58. maddesince “Türk özel sektörünün dış ekonomik ilişkilerini yürütme” görevini üstlenen DEİK’in 2013 itibari ile 750 üye şirketi, 42 Kurucu Kuruluşu, 115 İş Konseyi, 148 Ticaret ve/veya Sanayi Oda ve Borsa Oda Temsilciliği, 3 Yurtdışı Temsilciliği bulunmaktadır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak önce yönetimine girdiğimiz DEİK’te, daha sonra İcra Kuruluna girdik. Başarılı çalışmalarımızın ardından şu anda DEİK Başkan Yardımcılığını yürütüyor ve DEİK’in bu muhteşem gücünden ve ağından yararlanıyoruz. En son Mersin’de gerçekleştirdiğimiz Türkiye-Tataristan İş Forumunda DEİK’in büyük katkısını almıştık. Çukurova Kalkınma Ajansı ve DEİK iş birliği protokolü ise DEİK’in bu büyük küresel ağının bölgemizi tanıtmak anlamında kullanılması adına çok önemli bir gelişmedir.
Aktif yer aldığımız önemli oluşumlardan birisi de Akdeniz’de kıyısı bulunan 22 ülke ve 200’de fazla Ticaret ve Sanayi Odasının üye olduğu büyük ağ ASCAME- Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’dir. Normal bir üye olarak katıldığımız ASCAME’de çok çalıştık, görevlere talip olduk, projelerinde yer aldık. Mersin’in gücünü gösterdik. Önce Sanayi Komisyonu Başkanlığını; şu anda ise Lojistik Komisyonu Başkanlığını yürütüyoruz. Gelecekteki hedefimiz Turizm Komisyonunu almaktır. Yani, Mersin olarak ulusal ve küresel oluşumlarda kendi hedeflerimize uygun alanlar seçiyoruz. ASCAME olarak Barselona’da yaptığımız ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının organize etiği özel toplantıda Mısır Lojistik Bakanının toplantımıza katılarak Mersin’den iki ülke ilişkilerinde bir köprü rolü oynamasını istemesi Mersin’in Akdeniz’deki gücünün bir göstergesidir. Yine, aynı toplantıda Dünya Serbest Bölgeler Federasyonu-FEMOZA’nın Başkanı Sayın Juan TORRENTS’in FEMOZA’nın bir toplantısını Mersin’de düzenlemek istediklerini belirtmesi ve Mersin ekonomisini Akdeniz’de bir güven noktası olarak tanımlaması bu oluşumlarda yaptıklarımızın ne kadar doğru olduğunu göstermektedir.
Yılların özlemi; Mersin-Adana Odalarının iş birliği
Perşembe günü bölgemiz adına hayati önem taşıyan bir gelişme yaşadık. Mersin ve Adana’nın tüm Oda ve borsaları olarak bir araya geldik, bir masa etrafında buluştuk ve artık sadece kentlerimiz için değil, bölgesel gelişmenin bir gerçeği olan bölgemizi geliştirmek adına iş birliği yapacağımız konuları konuştuk. Türkiye’nin yeni ekonomi bölgelerine ihtiyacı var. Türkiye sanayisi Marmara’ya sıkışmış durumda. Zenginliği Türkiye geneline yaymanın tek yolu, Anadolu’da yeni ekonomi bölgeleri yaratmaktır. Ülke genelinde adil bir ekonomik büyümeyi, daha önemlisi adil bir gelir dağılımını sağlamanın başka yolu yoktur. Tüm ekonomik değerlerimizi İstanbul’a ve riskli bir Marmara coğrafyasına sıkıştırmanın bir mantığı yoktur. Dünya değişiyor derken, değişen şeyin aslında değerler olduğu unutulmamalıdır. Son 200 yıldır dünyanın zenginleşen ülkelerine baktığımızda kapitalin, yani sermayenin artışını görüyoruz. Ancak, ülkelerin kapitallerinin artması o ülkenin insanlarının da zenginleşmesi veya ekonomik büyüme anlamına gelmiyor. Libya da zengin bir ülkeydi ama ne ekonomik büyümesi vardı ne de adil bir gelir dağılımı. Ülkelerin kapitalleri ve büyüme oranları paralel olursa adil bir gelir dağılımı olur. Ekonomik büyüme ülkenin sermayesine oranla artmaz ise o zamanda gelir eşitsizliği oluşur. Bu da toplumsal bir huzursuzluk konusudur. Bunun da iki çözümü vardır; Birincisi ülkenin orta sınıfını güçlendirmek; ikinci ekonominin omurgası olan küçük ve orta ölçekli firmaları, yani KOBİ’leri desteklemektir. Bununda başlangıç noktası bölgesel gelişme ve yeni ekonomi bölgeleri oluşturma ve zenginliği yaymaktır.
Yani, çözüm piramidin tepesini değil, tabanını sağlamlaştırmaktır. Tabanın her anlamda gelişimi demokrasidir, huzurdur, refahtır. Arap ülkelerindeki sosyal patlamaların ve Orta Doğu’daki yangının nedenlerini burada aramak ve bunlardan dersler çıkartmak gerekir.