21’inci yüzyılın dünyasında askeri tedbirlerin veya devletlerin ürettiği kamu politikalarının veya siyasetin çok ama çok üstünde olan “sivil inisiyatifler” çok daha etkin çözümler sunmaktadır. Devletler, hükümetler aslında bu sivil inisiyatiflerin görünmez destekçileri olduğunda devlet de kazanmaktadır. ABD, İngiltere ve Avrupa bu mantıkla ekonomide de, eğitimde de, kültürel konularda dünyada önde ve güçlü. Çünkü gelişmiş ülkeler bazı istisnalar hariç dünyanın her yerinde kendi sivil inisiyatiflerini, örneğin Sivil Toplum Kuruluşlarını, özel sektörünü, markalarını öne çıkarıyor. Türkiye olarak biz de son zamanlarda bunun önemini gördük ama hala tam olarak bu sivil gücü ne ülke içinde ne ülke dışında kullanamıyoruz. İşte tam bu amaçla Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak – ki tüm Oda ve Borsalar veya STK’lar bahsettiğimiz bu sivil inisiyatifin en etkin oluşumlarındandır – önce yurt içinde bölgesel bir iş birliği hedefi ile bu inisiyatifi aldık ve işe koyulduk.
Madem bölgemizde, Mersin ve hinterlantı anlamında Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu’nun Mersin’le bağı olan illeri, Güney Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun yine Mersin’le yakın olan kentlerini içine alan bölgede ortak bir ekonomik payda var, o halde neden birlikte hareket etmiyoruz dedik. Mademki bu illerin ortak bir ekonomik yanı var, ekonomik anlamda birbirini tamamlayıcı özellikleri var, neden o ulusal hedeflerimizin içinde olan YENİ EKONOMİ BÖLGESİ’ni birlikte yaratmıyoruz? İstanbul ve Marmara Bölgesine sıkışan ve ülkenin zenginliğini, refahını ve buna bağlı sosyal yaşam kalitesini tek bir bölgeye hapseden bir ekonomi mantığı, zenginliğin ülke çapında adil dağılımının önündeki en büyük engeldir. Peki, mademki hükümetimizde bu yeni ekonomi bölgeleri yaratma işine sıcak bakıyorsa, neden somutlaşamıyor? Bizce bunun nedeni bu işin sivil inisiyatif ayağının zayıf olmasıdır. İşte bundan vazife çıkartarak, bunu görev bilerek MTSO olarak Şanlıurfa Oda ve Borsalarını ziyaretle işe başladık. Adana ile zaten başlamıştık. Bunu duyan Malatya iş dünyası Mersin’i ziyaret etti. Yani, davet beklemeden hemen inisiyatif aldı. Bizim sıramızda Adıyaman var ve daha birçok bölge kenti sırada. Bir araya geldiğimizde deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Başarılarımızı nasıl gerçekleştirdiğimizi veya hangi hatalarla projelerimizin yarım kaldığını anlatıyoruz. Üretimden ticarete, hizmet sektörlerinden birçok alana kadar iş birliklerini nasıl kuracağımızı konuşuyoruz. Ön yargılarımı kırıyoruz, bir birimizi tanıyoruz. Aslında bölge kentleri olarak bir birimize ne kadar ihtiyacımız var onu anlıyoruz. Ben bu sivil inisiyatiflerin sadece bölgemizin ekonomisinin güçlenmesinde değil, aynı zamanda yılların kemikleştirdiği bazı sosyal sorunların da çözümünde, kentlerin kardeşlik bağlarının güçlenmesinde olağanüstü yarar sağlayacağına inanıyor ve bunu somut olarak görüyorum. Eğer bu iletişim bu hızda gider ve bölge kentleri, bölge iş dünyası, bölge üniversiteleri, bölgenin her anlamdaki STK’ları bu dalgaya katılırlarsa işte o zaman YENİ EKONOMİ BÖLGELERİ slogandan çıkar ve hayata geçer.
Uluslararası boyutta sivil inisiyatif
MTSO olarak yurt içinde bölgesel iş birliği adına başladığımız çaba yetmez dedik, bunu uluslararası boyuta taşımak gerekir dedik ve buna komşularımızla başladık. Bu hafta Türk-Irak Sanayici ve İş Adamları Derneği- TISİAD tarafından düzenlenen ve MTSO olarak destek verdiğimiz Kuzey Irak İş Zirvesine katıldık. Gazetemizde detaylı olarak verilen haberi okuduğunuzda aslında samimi bir iletişimin nelere yol açtığını göreceksiniz. Samimi ziyaretlerin ön yargıları nasıl kırdığını göreceksiniz. Binlerce yıllık kardeşlik bağımızın olduğu, kültür ve inanç ortaklığımızın olduğu bu bölgede en etkin iş dünyasının Türk iş dünyasının olması gerekmez mi? Her şeyimize ihtiyaç duyan, Türkiye’ye sevgi besleyen, Türk ürünlerine güvenen ve tercih eden bir coğrafyada neden etkili değiliz? Sadece siyasetin sonuçlarını bekleyerek, sadece iki ülke ve bölge arasında devletlerin ilişkilerinin sonuçlarını bekleyerek ne ticareti ne de toplumsal iletişimi geliştirebiliriz. İşte bu mantıkla MTSO olarak STK’ların, SİAD’ların ayağı yere basan her projesine destek oluyoruz ve bu anlamda TISİAD’ın Erbil’de düzenlediği zirveye destek verdik. Mersin iş dünyasının en üst çatı oluşumu olan MTSO Yönetimi olarak, Mersin firmaları olarak katılım sağladık. MTSO’nun resmi katılımı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin en üst düzeyde katılımını sağladı. Bugüne kadar masaya yatırılmayan birçok konu o anda konuşuldu, masaya yatırıldı. Karşılıklı yatırımlar gündeme geldi. Aslında bu kadar yakın olduğumuz komşumuzla birbirimizi tanımak anlamında ne kadar uzak olduğumuzu öğrendik. Bu anlamda bu zirvenin Türkiye-Irak, özelinde Mersin ve Kuzey Irak arasında yepyeni bir başlangıcı tetikleyeceğine inanıyoruz. İnşaattan turizme, sağlık ve ilaç sektöründen tarım ve gıdaya, eğitimden kültürel ilişkilere kadar yepyeni bir sayfaya hazır olun dersem inanın abartmış olmam. Özellikle Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan ve Bakan Yardımcımız Sayın Rıza Tuna Turgay’ın destekleri işte tam bu aradığımız desteklerdi. Irak Bağdat Büyükelçimiz Sayın Fatih Yıldız, Erbil Başkonsolosumuz Sayın Hakan Karaçay ve Ticaret Ataşemiz Sayın Zihni Tuğrul, Mersin Valimiz Sayın Ali İhsan Su’nun verdiği destekler, ziyaret eden heyetimize güç vermiştir. TISİAD Başkanının şahsında tüm ekibine teşekkür etmek gerekiyor. Bu sivil inisiyatifin arkasındaki gücü gören Iraklı yetkililer olaya başka bakmaya başlamışlardır. Adana-Erbil uçak seyahatleri gündeme gelmiş ve hızlandırılması talep edilmiştir. MTSO olarak, Mersin iş dünyası ve kentin tüm paydaşları olarak bu sivil inisiyatifin gücünü göstermeye ve hem kentimizin hem de ülkemizin ekonomik gücü olmaya devam edeceğiz.
Mavi ekonomi için sivil inisiyatif
Üç tarafı denizlerle çevrili bir Türkiye ve Akdeniz’de 326 kilometre sahili olan bir Mersin, denizinden daha çok yaralanmak ve denizini ekonomiye, yaşamına entegre etmek zorundadır. Bu noktada son zamanlarda özellikle Mersin’i yakından ilgilendiren Doğu Akdeniz’de yaşanan uluslararası kriz ve doğal kaynakları paylaşma sorunu işte tam da bu sivil inisiyatifi kapsamaktadır. Eğer Türkiye Doğu Akdeniz’deki haklarını savunmak istiyorsa ve bu bölgedeki gücünü ve haklarını göstermek istiyorsa işin sadece askeri, siyasi ve uluslararası haklar tarafını değil, aynı zamanda bu Doğu Akdeniz’de özel şirketlerin, araştırma kurumlarının ve diğer sivil toplum kurumlarının yaptığı çalışmalarla burada olduğunu göstermek zorundadır. Ülkemizin deniz ekonomisini kullanma anlamına gelen “Mavi Ekonomi” yatırımları anlamında da bu alanda söz sahibi olduğunu göstermek zorundadır. Bu noktada nasıl ki kentimizin bir 100 binlik imar planı varsa, denimizin de bir imar planı olmak zorundadır. Hangi yatırımların nereye yapılacağını veya hangi yatırımların nerede yapılamayacağını, hangi yatırımlar için en ideal noktanın nereler olduğunu deniz üzerinde gösteren bir Akdeniz İmar Planımızın olması en az askeri önlemler kadar Doğu Akdeniz’de egemenliğimizi korumak anlamında ciddi bir sivil inisiyatif olacaktır. Devletimizin asli görevi de işte bu özel yatırımları korumaktır. İşte o zaman uluslararası hukukta elimiz de güçlenmiş olacaktır. İşte bu amaca yönelik olarak Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ile Mersin Deniz Ticaret Odası Başkanları, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden akademisyenlerle bir araya gelerek MAVİ BÜYÜME, MAVİ EKONOMİ adıyla kentin deniz potansiyelini ve denizin sunacağı imkanlardan ekonomik alanda daha geniş çerçevede, çevreye zarar vermeden nasıl faydalanılabileceğinin detaylarını değerlendirdik. Özellikle Büyükşehir belediyemizin bu konuda istekliliği, mavi ekonomiye ilgisi ve hazırlığı bizleri memnun etti. Bu proje aslında dediğimiz gibi sadece kentin veya ülkenin denizini ekonomiye planlı ve bilimsel şekilde entegre etmeye yaramayacak, aynı zamanda uluslararası anlamda da Doğu Akdeniz’deki sivil varlığımız güçlendirecektir. Unutulmasın, sivil varlığımız nerede güçlü ise devletimiz de orada güçlüdür…