Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, hiç ara vermediğimiz çalışmalara 2021 yılında da aynı hız ve azimle devam ediyoruz. Pandemiyi mazeret yapmadan, tüm buluşmalarımızı on-line, çevrim platformlarda yaparak, üyelerimizden gelen sorun tespiti, çözüm önerileri ve talepleri önce Meslek Komitelerimizde ve Meclisimizde, sonra Yönetim Kurulumuzda gündeme getirerek Odamız adına bir ortak karara dönüştürüyoruz. Bunu yaparken de, ekonomik her yatırım, her proje bir şekilde toplumla doğrudan ilişkili olduğu için tartışmalı konuları sadece iş dünyasının dinamikleri ile değil, sayısız sivil toplum örgütü veya dernekle, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarla, akademi dünyasıyla da tartışıyor, fikir alışverişinde bulunuyor ve kentimiz adına en doğru duruşu ve tutumu oluşturmaya çalışıyoruz. Çünkü MTSO olarak artık kürekleri farklı yöne çeken bir kent değil, tüm dinamikleri ile ortak paydada buluşmayı beceren ve kürekleri aynı yöne çeken bir Mersin olmak istiyoruz. Ve ne mutlu bize ki, Mersin olarak özellikle son iki-üç yıldır bu konuda büyük bir başarı elde ettik.
Bu anlayışla, Şubat ayında da MTSO Meclis Toplantımızı yaptık ve sadece kentimize gelecek veya gelmesi gereken yatırımları değil, aynı zamanda Mersin’in zaten sahip olduğu önemli değer ve kazanımlarını, katma değer yaratan yatırımlarını da nasıl koruruz, nasıl daha iyi hale getiririz bunları konuştuk… Bu ay Oda Meclisi gündemimizde “Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü” vardı. Hepimiz biliyoruz ki tarım sadece Mersin için değil, ülkemiz için en temel sektördür, hayati bir alandır. Tarımın değerini, tarım-gıda alanında kendi kendine tam anlamıyla yetebilen bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu pandemi sürecinde bir kez daha görmüş olduk. Türkiye gibi doğal bir tarım ve hayvancılık ülkesini, yanlış ve yetersiz tarım politikalarıyla, teknoloji ve ar-ge’den uzaklaşarak, köy yaşamını cazip olmaktan çıkararak ve tarıma ve tarım üreticisine yeterince destek vermeyerek tarım-gıda ürünleri ithalatçısı yapmak kabul edilecek bir konu değildir. Bu sadece ekonomik bir konu değil, ulusal bir güvenlik konusudur. Ülkemiz cari açık veren bir ülkedir ve bu açığın tek sebebi enerji ithalatı değildir. Tarım, gıda ve hayvancılıkta potansiyel üretimlerimize dönebilsek inanıyoruz ki Türkiye tarım, gıda ve hayvancılıkta dünyada ithalat ihtiyacı duymayacak nadir ülkelerden birisidir. İşte bu açıdan baktığımızda; “Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü” nedir, neden korunmalı ve geliştirilmelidir sorusunun cevabı daha da önem kazanmaktadır.
“Alata’nın tamamı sit alanı kabul edilmeli ve korunmalıdır”
Bugün Alata’nın 82 dekarının sit alanı olarak belirlenmesi konuşuluyor. Biz MTSO olarak bunu yeterli görmüyor, bu kararın Alata gibi büyük bir değeri koruyacağına ve geliştireceğine inanmıyoruz. Alata’nın sadece 82 dekarı değil tamamı sit alanı olarak kabul edilmeli ve korunmalıdır. Bu MTSO Meclisinin, Mersin iş dünyasının ortak kararıdır. “Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü” sadece Mersin’in değil, bölgenin ve Türkiye’nin önemli tarım ar-ge merkezidir. Alata onlarca yıllık bilgi ve uygulama deneyimi, bilgi birikimiyle Türkiye’de bir ilk olacak olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odamızın öncülüğünde oluşan Mersin Tarım-Gıda Teknoparkı’nın da en temel payandalarından birisidir. Alata’nın da destek vereceği bu yeni teknopark tohum çalışmalarından iyi tarım uygulamalarına, gübre çalışmalarından tarım ilaçlarına, ürünlerin raf ömründen tarım makinelerine, ürünlerinin doğru paketlemesinden pazarlamasına, üreticinin eğitiminden yüksek teknolojiye entegrasyonuna ve tarımdaki dijitalleşmeye kadar tarım ve gıda da kentimizi ve ülkemizi geleceğe taşıyacak bir merkez olacaktır. Alata’yı zayıflatmak bu merkeze ve ülkenin tarım-gıda geleceğine zarar vermektir. Mersin için iyi niyetlerle yatırımların düşünüldüğünü biliyoruz. Ancak, yeni bir yatırım eskiden var olan bir değere zarar vermemelidir. Bir yatırım için başka önemli yatırımları feda etmeye gerek yok, akılcı da değil. Elbette turizm kentimizin hedef sektörlerindendir. Mersin’in turizmde bir iddiası vardır. Ancak, kentimizde turizm yatırımı yapılacak değil onlarca yüzlerce uygun nokta vardır, bunlara odaklanmamız, incelememiz ve süreçlerin içine kentin yerel aktörlerini de dahil ederek ortak kararlar almamız yatırımları daha da verimli kılacaktır. Ancak, bunlar yapılmadan tepeden inme kararlarla, kentin yaşayanları ve sahipleri yok sayılarak planlanan yatırımlar, hele ki bir de diğer bir önemli yatırıma zarar veriyorsa, buna Mersin ailesinin doğal bir parçası olan Mersin iş dünyası olarak razı olmamız ve sessiz kalmamız düşünülemez.
“Mersin’in ihtiyaçlarını Mersinlilerden daha iyi kim bilebilir?”
Bu anlamda, MTSO Meclisi olarak şubat ayı toplantımızda Alata en önemli gündemimiz oldu. Bu konuda Alata’nın bir bütün olarak korunması konusunda ortak kararımızı aldık ve kamu oyuna duyurduk. Sadece Mersin anlamında değil, Türkiye’nin hangi il ve ilçesine baksanız, kamuoyunun itiraz ettiği tüm yatırımlarda yerel dinamiklerin yatırım ihtiyaç tespiti, planlama ve uygulama aşamasına olmadıklarını, yerel dinamiklerin bu süreçlere dahil edilmediklerini, düşüncelerine danışılmadıklarını görüyoruz. Oysa bir kenti orada yaşayanlardan daha iyi kim bilebilir? Mersin’in ihtiyaçlarını, sorunlarını, çözümlerini Mersinlilerden daha iyi kim bilebilir? Bir yatırımın, özellikle büyük yatırımların kendi öz kaynaklarımızla yapılamaması, kamu bütçesinden yapılması veya çok büyük özel sektör yatırımlarının sırf stratejik diye yerel dinamikler es geçilerek bakanlık izinleriyle yapılabilir olması kentin dinamiklerini yok saymayı gerektirir mi? Sonunda bu yatırımları kent kucaklar mı? Böylesi yatırımlar yapılsa da var oldukları sürece bir tartışma konusu olmaya devem edecektir. Oysa bu yatırımların planlama süreçlerinde yerel dinamiklerde olsa, ortak bir akılla yapılsa hem daha verimli bir yatırım ortaya çıkacak, hem de kentin kucakladığı, sahiplendiği bir değer ortaya çıkacaktır. Zaten demokrasi de bu değil midir? Bu anlamda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bu anlayışla Mersin adına, Mersin ve Mersinlinin çıkarlarına hizmet etmeye devam edecektir. Mersin Ticaret Odası hem kentin ekonomisinin gelişmesi, yeni yatırımların gelmesi ve yeni istihdam kapılarının açılması için; hem de kentin sağlıklı, kaliteli, huzurlu şekilde gelişmesi ve kalkınması için çalışmaya, ülkesinin zenginliği olmaya devam edecektir.