Sabitlenmiş pompa fiyatları, kısa vadede tüketiciler açısından akaryakıt fiyatlarında belirsizliği ortadan kaldırsa da orta ve uzun vadede olumsuz sonuçlara yol açacak tehlikeleri barındırıyor. Sektörde uzun vadeli ve dengeli bir fiyat oluşumu için tavan fiyat uygulamasından vazgeçilmeli.”
MTSO 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi, kaçak satışların ve bu nedenle yaşanan haksız rekabetin önlenmesi için akaryakıtta KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi talebinde bulundu. Kalan yüzde 17’lik KDV farkının ÖTV’ye eklenebileceğini anlatan sektör temsilcileri, bu uygulamanın kesin çözüm getireceği görüşünde birleşiyor.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Apti Öztürk, komite çalışmaları hakkında bilgi vererek sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak sektörde yaşanan haksız rekabet sorununa dikkat çeken Öztürk, bu sorunun çözümü için KDV uygulamalarında değişikliğe gidilmesi önerisinde bulundu. Güncel KDV oranlarının kaçak akaryakıt satışını teşvik eder hale geldiğine değinen Öztürk, akaryakıtta maliyetin altında fiyatlardan satışın tüm hızıyla devam ettiğini vurguladı. Satıcıların KDV’siz satışının hem sektöre zarar verdiğini hem de devletin istenilen ölçüde vergi gelirine ulaşmasını engellediğini kaydeden Öztürk, şunları söyledi: “Motorin ve benzin satışında KDV’nin yüzde 18’den yüzde 1’e çekilmesi bu noktada büyük önem taşıyor. Oluşacak yüzde 17’lik farkın ÖTV’ye eklenmesi halinde devletin de bir zararı olmayacak, işini hakkıyla sürdüren satıcılar da kazanacak. Bunun kesin bir çözüm olduğuna inanıyoruz. Böylece tek irsaliye ile birden fazla yere teslimatın önüne geçilecek. Devlet de aynı vergiyi sorunsuz şekilde ve daha erken tahsil edebilecek. Üstelik nihai tüketicinin de herhangi bir kaybı olmayacak ve böylece akaryakıtta kayıt dışı ticareti önlemede önemli yol kat edilmiş olacak.” Öztürk, akaryakıtta maliyetin altındaki satışların denetlenerek taban fiyat getirilmesinin ise artan kaçak satış ve harsız rekabetin önlenmesi adına bir diğer önlem olabileceğini düşündüklerini söyledi.
“Tavan fiyat uygulamasından vazgeçilmeli”
Bir diğer önemli konunun akaryakıt fiyatlarının belirlenmesi olduğunu anlatan Apti Öztürk, şunları söyledi: “Bilindiği üzere Petrol Piyasası Fiyatlandırma Sistemi Yönetmeliği’nde olağanüstü hallerde taban veya tavan fiyat belirleme, tarife veya tavan fiyat oluşturmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, piyasaya arz edilen mal ve hizmet fiyatlarının serbestçe oluşacağı belirtiliyor. Günümüzde ise akaryakıt fiyatlarında kur artışı kaynaklı yükselişin önüne geçilmesi için yürürlükte olan tavan fiyat uygulaması, sektörün en büyük sorunlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Sabitlenmiş pompa fiyatları, kısa vadede tüketiciler açısından akaryakıt fiyatlarında belirsizliği ortadan kaldırsa da orta ve uzun vadede olumsuz sonuçlara yol açacak tehlikeleri barındırdığı söylenebilir. Sektörde uzun vadeli ve dengeli bir fiyat oluşumunun sağlanması adına kendi düzeni içerisinde rekabetçi bir piyasa için tavan fiyat uygulamasından vazgeçilmesi doğru bir politika olacaktır.”
“Kar marjlarında enflasyon önemli”
Akaryakıt şirketleriyle bayiler arasında yaşanan sıkıntılara da dikkat çeken Apti Öztürk, özellikle dağıtım şirketi ile bayi arasında paylaşılan kar marjlarının giderek düşmesinden şikayetçi oldu. Satılan her litre akaryakıttan belli tutarda alınan payın bir bölümünü dağıtım şirketi bir bölümünü de bayilerin aldığını hatırlatan Öztürk, “Son dönemde kar payları düşünce dağıtım şirketleri de çözüm olarak bayi paylarını azaltma yoluna gitti. Maalesef kar payları tek yanlı olarak belirleniyor. Akaryakıt dağıtım şirketlerinin depolama gibi tüm giderleri bayilere yansıtılıyor. Bu durum dağıtım şirketleri ile bayileri karşı karşıya getiriyor” değerlendirmesini yaptı. Döviz kurlarında ve enflasyonda son dönemlerde ciddi artışlar yaşandığını hatırlatan Öztürk, bu durumda akaryakıt bayilerinin koşullar gereği düşük olan kar paylarında herhangi bir iyileştirme yapılamamasının sıkıntı yarattığını anlattı. Bayilerin omzunda sorumlu müdür, tehlikeli madde güvenlik danışmanı, iş güvenliği uzmanı gibi ek istihdam yükünün yanı sıra kredi kartı komisyonu, elektronik satışlar ve finansal promosyonlar ile bayilerden tahsil edilen akaryakıt dağıtım şirketlerinin depolama gibi giderleri nedeniyle önemli bir finansman yükü bulunduğunu vurgulayan Öztürk, ciddi ölçüde zarar etmeye başladıklarını belirtti. Artan benzin ve motorin fiyatları nedeniyle işletme sermayelerinin de bozulduğunu kaydeden Öztürk, dağıtıcı ve bayilerin kar marjlarının enflasyon oranında artırılmasının adil bir çözüm olabileceğine işaret etti.
“Kredi kartı komisyonları düşürülmeli”
Günümüzde kredi kartları ya da banka kartlarının kullanımı için satış yapan yerlerdeki pos cihazlarından ödeme işlemleri yapılırken bankaların belirlediği oranda komisyon alındığını hatırlatan Apti Öztürk, bu komisyon bedellerinin özellikle akaryakıt istasyonları gibi kar marjlarının düşük olduğu sektörlerde ciddi bir maliyet ve sorun olarak karşılarına çıktığını söyledi. İstasyonlardaki toplam satışın yaklaşık yüzde 60’ının kredi kartı ile yapıldığını anlatan Öztürk, şunları söyledi: “Akaryakıt bayilerinin karı brüt yüzde 5 civarındayken kredi kartı komisyon oranları yüzde 3’lere ulaştı. Kredi kartı komisyon oranları bayilerimiz açısından karşılanamaz boyutlara ulaştı. Bu nedenle oranların acilen düşürülmesi ve akaryakıt bayilerinin mağduriyetini ortadan kaldıracak yeni bir düzenlemeye gidilmesi için BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği nezdinde girişimlerde bulunulması yararlı olacaktır.”
Kredi kartlarında anında indirim ya da sadakat karlarla tüketiciye sunulan ücretsiz akaryakıt promosyonlarında da ciddi sorunlar yaşandığına değinen Öztürk, bu durumun da bayilere ekstra yük getirmesi nedeniyle tamamen kaldırılmasını talep ettiklerini vurguladı.
“Satış faturaları şeffaf olmalı”
Dağıtım firmaları tarafından bayilere kesilen faturalara da değinen Apti Öztürk, bu faturalarda tek taraflı ve şeffaf olmayan uygulamaların söz konusu olduğuna dikkat çekti. Bayilerin faturalarda belirtilen giderlerin detayı hakkında net bilgi sahibi olmadığını belirten Öztürk, “Dağıtım firmaları tarafından giderler mümkünse bayilere yansıtılmamalı. Olmuyorsa da giderlerin daha şeffaf olarak açıklanması sektörü rahatlatacak, dağıtım şirketleri arasındaki tartışmaları sonlandıracaktır” dedi.
“Sözleşmelere EPDK müdahil olmalı”
Son olarak akaryakıt dağıtım şirketleri ile bayiler arasında yapılan sözleşmelere değinen Öztürk, bu sözleşmelerde bayi aleyhine haksız hüküm içeren ve bayilerin müdahil olma şansı bulunmayan konularda bayileri maddi ve manevi olarak zor durumda bırakacak hükümlerin EPDK tarafından iptal edilmesi veya yeniden düzenlenmesi talebinde bulundu. Öztürk, bu sayede daha adil bir bayilik sisteminin kurulmasının mümkün olabileceğini anlattı.
“Sektör temsilcilerini bir araya getireceğiz”
Sektör olarak çok sayıda sıkıntı yaşadıklarını kaydeden Apti Öztürk, bu sorunların belirlenmesi ve çözüm önerilerinin daha detaylı konuşulabilmesi adına Komite olarak sektör temsilcilerini bir araya getirecekleri toplantı planladıklarını anlattı. Öztürk, önümüzdeki aylarda düzenleyecekleri bu toplantı ile yol haritalarını belirleyeceklerini sözlerine ekledi.