MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Siyasetten ne bekliyoruz? 27.10.2015 tarihinde yayınlandı

İki haftada bir çıkan MTSO HABER Gazetemizde yayınlanan baş yazılarımızda mümkün olduğunca Mersin’in ekonomik sorunlarına ve çözüm önerilerine yer ayırdığımız gibi, bölgemizin ve ülkemizin ekonomik gelişmelerine de değiniyoruz.


Siyasetten ne bekliyoruz?

Hatta başyazılarımızı sadece ekonomi ile de sınırlı tutmuyor, kentimizin ve ülkemizin eğitimden sağlığa, hukuk konularından dış ilişkilere kendimizi iş dünyası olarak sorumlu hissettiğimiz her alanında görüşlerimizi ve önerilerimizi paylaşıyoruz. Çünkü amacımız bağcı dövme değil üzüm yemek. Yapıcı eleştirilerle, çözüm önerileriyle, yetkililere destek olarak, yol açarak, bilgi ve tecrübelerimizi paylaşarak bu görevi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Mersin iş dünyasının çatı örgütü olan ve aktif 13 bin üyesi olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak arkamızda 129 yılın birikimini ve kültürünü taşıyoruz. Böyle bir gücün bir parçası olarak bu yazılarımızla aslında ülkemiz için varız diyoruz. Bizler iş dünyasının insanları olarak bireysel anlamda siyasi görüşlerimiz olsa da kurum olarak siyaset üstü hareket eden oluşumlarız. Mersin Ticaret Odası ve benzeri STK’lar siyaset, din, etnik yapı vb yarıştıran ve kutuplaştıran şeylerden ne kadar uzak durursa topluma o kadar faydalı olurlar. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bu gün 129 yıldır bu kentin en prestijli, en güvenilir ve kendisinden bir şeyler beklenen bir oluşumu ise, işte bu çalışma felsefesinden dolayıdır. Bizler ayrıştıran değil birleştiren olduk; nefret ettiren değil sevdiren olduk; yıkan değil yapan olduk. Bu değerleri sonsuza kadar savunmaya devam edeceğiz. Bu güne kadar hiç kimsenin maşası ve arka bahçesi olmadık. Yaptığımız her şeyde, attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde tek yol göstericimiz ve dayanağımız bilim ve bilgi oldu. Laik, demokratik, insan haklarına saygılı, vatandaşlık değerleri altında kardeşçe yaşayan ve kardeşçe paylaşan ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye Cumhuriyetine gönül verdik. Bunlar bizim sadece bu günümüzü kurtaran değil, geleceğimizi kurtaracak olan ve her bir vatandaşımızın sahiplenmesi ve koruma konusunda sorumluluk hissetmesi gereken değerlerdir. İşte aklın ve evrensel değerlerin rehberliğinde yürüyen bir camia olarak tek bir vücut olarak, dağılmadan, yapay sorunların önünde parçalanmadan, akıl dışı politikaların önünde diz çökmeden ülkemiz adına, toplumumuzun refahı, huzuru ve kardeşliği adına sorumluluğumuzu korkmadan yerine getirdik.

“Binanın boyasını değil sağlamlığını konuşalım”

İşte bu kültürün getirdiği duygulardan dolayı, hele hele ülkemiz adına, demokrasimiz adına değerli gördüğümüz bir genel seçim öncesinde kentin ve ülkenin mikro sorunları ile bu sayfayı doldurmak istemedik. Ancak, böylesi önemli bir seçim öncesinde küçük şeylerle olmasa da, ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren makro sorunlar ve iş dünyasının bu konudaki görüş, öneri ve beklentilerini sesli bir şekilde bir kez daha ifade etmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Seçimin sonucu ister tek partili güçlü bir hükümet, isterse uyumlu bir koalisyon olsun artık bir inşaata benzettiğimiz bu ülkenin boyasıyla, dekorasyonuyla değil, bizi geleceğe taşıyacak olan temelin, kolon ve kirişlerinin sağlamlığını konuşmamız gerekiyor. Bu inşaatın harcını, betonunun sağlamlığını masaya yatırmamız gerekiyor. Çünkü bir inşaatı boya ve süslemeler ayakta tutmaz; betonun, temelinin, kolonlarının sağlamlığı ayakta tutar.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir inşaata benzetirsek bizi ayakta tutacak, depremlere karşı koruyacak, yıkılmadan geleceğe taşıyacak olan makro konular nelerdir? İster tek parti hükümeti, isterse koalisyon olsun kurulacak olan bir hükümetin bu ülkeyi geleceğe taşıyacak olan değerleri nelerdir? Elbette bunlar başta eğitim, adalet, ekonomide ve siyasette istikrar, demokrasi ve bu konudaki politikaların hükümetlerde hükümetlere değişen değil, sürekli bir devlet politikası haline gelebilmesidir. En basiti eğitimde her iki yılda bir sistem değişimi, sınav değişimi gençleri büyük bir strese sokmaktadır. Ayrıca, çocuklarımızın daha yaratıcı olmalarını sağlayacak bilimsel bir eğitim eksikliğini hissettiğimiz bir şeydir. Hele hele üniversitelerimizden mezun olan gençlerin bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu girişimci olmak yerine memurluk yarışına girmesi bizce girişimci devlet değil, memur devlete doğru tehlikeli bir gidiştir. Temel bilimlerin mezunlarının ar-ge personeli olarak kullanılması yerine alakasız işlerde çalışmaya mecbur bırakılması ise ülke yüksek teknolojisinin geleceği adına bir sorundur.

“Bozulan adalet algısı yeniden tesis edilmeli”

Öte yandan vatandaşların ülkesine bağlılığının ve kendisini güven altında hissetmesinin tek yolu olan hukukun üstünlüğü kavramının kişiselleştirilmesi toplumda yasalara olan güveni azaltmıştır. Seçimden sonra iş başına gelecek hükümetin toplumdaki bozulan adalet algısını tesis etmesi bir zorunluluktur. Eğitim ve adalet siyasetten ve farklı dünya görüşlerinin baskısından kurtulmak ve uzak tutulmak zorundadır. Yoksa her hükümetin kendi eğitimi, her çevrenin kendi adaleti oluşur ki, bu en sonunda buna izin verenleri vurur. Yani, vatandaşından korkan değil, görüşü ve siyasi bakışı ne olursa olsun vatandaşını kucaklayan bir devlet… Çocuklarınızdan biri sizin arzu ettiğiniz gibi biri olmayabilir. Bu sizin babalık görevlerinizi yapmanızı ve çocuğunuzu sevmemenizi gerektirmez. Biz bu büyük devleti anamız-babamız gibi gördük. Bu bizim binlerce yıllık kültür kodumuzdur. Milletin devletine bu yaklaşımı, bu kültürü yok edilmemelidir. Vatanı için, milletinin bekası için canını veren kaç millet sayabilirsiniz? Askere evladını bayrama gönderiri gibi gönderen ve hesap sormadan “vatan sağ olsun" diyen kaç millet biliyorsunuz? Devlet bu aziz milleti ayrım yapmadan sevmelidir. Kişiler ayrım yapabilir. Kişiler kendi din, etnik köken, mezhep, parti vb ayrıştırıcı özelliklerini öne çıkartabilir. Ancak, devler bunu yapamaz. Yaparsa, taraf olursa, birini daha çok kayırırsa devlet devlet olmaz. Devlet ne korku verir, ne de korkar… Devler şefkattir, devlet güvendir, devlet birleştiren ve kucaklayandır. İşte Al Bayrağımız altında, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, laik, demokratik bir hukuk devleti olmanın değeri ve anlamı budur.

Seçim sonuçlarının bu değerleri yüceltmesini diliyoruz. Çünkü milletimiz huzur istiyor. Gençlerimiz iş ve güvenli gelecek istiyor. Biz tüm siyasi partilerimizden, tüm değerli siyasetçi ve devlet adamlarımızdan bu değerleri yüceltmelerini bekliyoruz. İktidarların her eleştiriyi bir tehdit olarak algılamamasını ama muhalefetinde daha yapıcı ve iş birliği ruhu ile çözümlerin bir parçası olmasını bekliyoruz. Mikro sorunları sorarsanız… Onlar işin kolay tarafı. Biz bunları sağlarsak ve tüm milletin bunun bir parçası olmasını tesis edersek alt yapı, üstü yapı, havalimanıymış, otobanmış, lojistik merkezmiş bunlar çocuk oyuncağıdır. Ülkemizin her şeyi yapacak gücü vardır; yeterki, siyaset bunların değerini bilsin.


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER